Sıra | DOSYA ADI | Format | Bağlantı |
---|---|---|---|
01. | Mineraloji Veya Mineral Bilimi | pptx | Sunumu İndir |
Transkript
Mineraloji veya Mineral bilimi doğada var olan ve \mineral\ olarak adlandırılan \inorganik cisimleri\ anlamaya ve anlatmaya yarayan bir bilim dalıdır. Minerallerin biri veya birkaçı bir araya gelerek kayaları ve mineral yığışımlarını meydana getirirler. Örneğin \granit\ olarak adlandırılan kaya başlıca, kuvars, feldispat, mika, amfibol minarellerinden oluşmaktadır. Bu tür oluşumlar \polimineralik\tir. Yani birden fazla minerallerdenoluşmuşlardır. Fakat bazı oluşumlarda ise yalnızca 1 veya 2 tür mineral bulunabilir. Bunlara ise sırasıyla \monomineralik\ ve \bi mineralik“ kayalar/cisimler adı verilebilir.
Bir mineral şu ana özellikleriyle belirlenir: 1.Mineraller doğal olarak oluşurlar [çimento, cam, çelik gibi insanlar tarafından üretilen maddeler mineral olarak değerlendirilmez] 2.Mineraller başlıca inorganik bileşiklerdir [kömür, reçine, petrol gibi doğada doğal yollarla oluşmuş olan organik bileşikler mineral sayılmazlar] 3.Mineraller kimyasal element ve bileşiklerden oluşurlar ve belli bir kimyasal formüle sahiptirler [örg., Kuvars mineralinin formülü SiO2'dir] 4.Mineraller homojen cisimlerdir [herhangi bir parçası bütününün özelliklerini taşır] 5.Mineraller katı cisimler olup, belirli atomik düzenlenimlere sahiptirler [kristallografiden bildiğimiz simetri sistem ve sınıflarından birine dahildirler]
• •Mineralleri inceleyen bilim dalı MINERALOJI'nin içinde değişik alt bölümler vardır. Bunlar; Kristallografi, Fiziki Mineraloji, Kimyasal Mineraloji, Optik Mineraloji, Deskriptif (tanımlayıcı) Mineraloji olarak sıralanabilir. Bunlardan; •Kristallografi minerallerin kristal yapısı ile ilgilenen dalıdır. •Fiziki Mineraloji, minerallerin elastiklik, kırılma vb gibi fiziksel özelliklerini inceleyen dalıdır. •Kimyasal Mineraloji, minerallerin kimyasal özelliklerini inceler ve irdeler. •Optik Mineraloji, minerallerin mikroskop altında sergiledikleri özellikerden yola çıkarak onları tanımayı ve birbirlerinden ayırdetmeyi mümkün kılar. •Deskriptif Mineraloji ise, mineralleri fiziksel, kimyasal ve kristallografik özellikleri bakımından•sınıflandırır ve tanımlar. •Bu dersin amacı Kristallografi ve Optik Mineraloji dışında kalan Mineraloji dallarının (özellikle fiziksel, kimyasal ve deskriptif) çok fazla ayrıntıya inmeden öğretilmesi/öğrenilmesini sağlamaktır.
MİNERALOJİNİN TARİHÇESİ M.Ö. 7000’lerde metalik mineraller eritilerek demir, bakır, kurşun, gümüş elde edilmiştir. Mineraller hakkında ilk yazılı kayıt Çin’de San-Hey-Din (Denizlerin ve dağların eski hikayeleri) isimli bir kitaptır. (M.Ö. 500) Bu kitapda çoğu Nabit metal olmak üzere 17 mineral tanımlanır. M.Ö. 372-287 ‘de yaşamış olan Yunan düşünür Theophrastus, taşlar hakkında (On Stones) adlı kitabında 16 mineral tanımlamıştır. M.Ö. birinci asırda Romalı bilgin Pliny kıymetli taş, boya ve metalik cevher olarak çıkarılan mineralleri anlatan 4 ciltlik bir kitap yazmıştır. Özbekistanlı Al Biruni (972-1048) 18 kıymetli taş ve metalin özgül ağırlık, sertlik gibi bazı fiziksel özelliklerini belirlemiştir. Buharalı İbni Sina (980-1037) bilinen mineralleri taşlar, sülfürler, metaller ve tuzlar olarak gruplamıştır.
Mineraloji Biliminin Gelişim Tarihçesi (Kısa bir özet)• Mineraller hakkında ilk yazılı bilgiler Greek'ler tarafından M.Ö. 300 lü yılların başlarında üretilmiştir. 1500'lü yılların ortalarında Alman fizikçisi• Agricola Mineraller ve Madencilik hakkında çeşitli kitaplar ve notlar kaleme almıştır. Agricola, Mineraloji biliminin temeline esas olan çeşitli gözlemlerini bu yazılı eserlerde vermiştir. Bu gözlemler minerallerin rengi, şeffaflığı, parlaklığı, sertliği, elestiklik özelliği ve dilinimi gibi fiziksel özelliklerini kapsamaktadır.
• 1669'da Nicolaus Steno belli minerallerin kristal yüzeyleri arasındaki açıların daima aynı olduğunu göstermiştir. Aynı zamanlarda, Steno, minerallerdeki atomik düzenlenmeleri ortaya koymaktaydı. Bunlar Steno kanunu olarak günümüze değin geçerliliğini sürdürmüş olup, kristallografinin temel yasaları arasında yerini almışlardır.
• 18.yüzyılda modern kimyanın gelişimi ile paralel olarak mineralojide de önemli gelişmeler kaydedildi. Sanayi ve endüstrinin önlenemez yükselişi ile birlikte minerallerin sistematik olarak tanımlanması ve sınıflandırılması ihtiyacı gündeme geldi ve nihayet, 1768'de Carolus Linnaeus minerallerin dış görünüşlerini ve formlarını temel alan ilk sınıflama sistemini ortaya koydu.
• 1830 yılında Alman fizikçisi ve Mineralog'u Johan Hessel doğada 32 kristal sınıfının varlığını (doğru olarak) ortaya koydu ve iki, üç, dört ve altı dönümlü simetri eksenlerinin varlığını, dolayısıyla rotasyonel simetri kavramını kristallografi bilimine getirdi.
• 1870 de polarizan mikroskopun keşfi ile mineraller ilk kez gerçekte olduklarından çok fazla oranda büyütülüp incelenmeye başlanabildiler.
•1895 yılında Roentgen'in X-ışınlarını keşfi ile birlikte mineraller artık molekül veya atom mertebesinde incelenebilmeye başlandı. 1911'de Alman fizikçisi Prof. Max von Laue incecik bir X-ışınını bakır sülfat kristalinden geçirebilmeyi başardı ve bu deney tarihe geçti. Bu deney sonucunda; kristalin arkasına yerleştirilmiş olan fotograf filmi üzerinde, bakır sülfat kristalinin atomsal düzenlenimi (kötü de olsa) seçilebiliyordu. •Iki yıl sonra, 1913'te baba ve oğul (W.H. ve W.L.) Bragg'lar X-ışını teknikleriyle ilk kristal yapısını tanımladılar. Böylece kristal yapısı içinde atomların•yerleri ve aralarındaki uzaklıklar ilk kez gösterilmiş, keşfedilmiş oluyordu. Bu buluşları için Bragg'lar Nobel Barış Ödülü (fizik dalında) kazandılar. •
• Izleyen dönemlerde, 1960'larda, Electron Probe Microanalyzer (EPMA)' in bulunmasıyla tek bir kristalin içine girip mikrometrik boyutlardaki• alanların kimyasal bileşimlerinin analizlerinin yapılabilmesi sağlandı. EPMA'yı kuzeni ve daha gelişmişi olan Scanning Electron Microscope (SEM) ve Transmission Electron Microscopes (TEM) izledi. Günümüzde bunlara Ion Prob, lazer ablation vb gibi alet ve yöntemler de katılmaktadır.