Sıra | DOSYA ADI | Format | Bağlantı |
---|---|---|---|
01. | Ahmet Kutsi̇ Tecer’i̇n Şi̇i̇rleri̇nde İmajlar | pptx | Sunumu İndir |
Transkript
AHMET KUTSİ TECER’İN ŞİİRLERİNDE İMAJLAR FIRAT ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM FAKÜLTESİ
Özet Ahmet Kutsi Tecer 1902-1967 yılları arasında yaşadı. Türkçe´nin büyük şairlerinden biridir. 1902 de Kudüs te doğdu. İstanbul ve Ankara da yaşadı. Küçük yaşlarda şiir yazmaya başladı. Şiirimize folklorik imajları getirdi. Bu makale onun şiirlerindeki imajları tasnif eder. Bu imajlar; ilkbahar, yaz, sonbahar ve kış imajlarıdır. Fakat bunlar mevsimlerle ilgili değildir.
Şiir eleştirimizde imaj kelimesi ve delalet ettiği manalar üzerinde kaynak eksildiği vardır. “Terimin anlamı üniversal anlamda kabul görmüş gibi, çok edebiyat eleştirmeni hikaye, roman, tiyatro ve şiirin imajları hakkında konuşur. Bu böyle değildir. Bazı yazarlar onun uygulamasını figüratif dil ile sınırlarlar. Onlar için imaj benzetme ve mecazdır. Örneğin Caroline Spurgeon Shakespeare’nin imajları üzerine yazdığı meşhur kitabında imaj terimini mecazın her çeşidi gibi benzetmenin her çeşidini örten en iyi bir değer olarak kullanır. Okuyucu onun gizli anlamlarını sorar. Karşılaştırma maksadıyla sadece en geniş duygularda değil metafor ve teşbihin her şeklinde kullanır. Hislerinin arasında değil heyecan ve düşüncesinin arasından şaire gelen her yoldaki izlenimler her tecrübe ve hayali resimlerin ifadesini düşündürür.
Hayali resim burada açıkça sahnenin büyük bir parçasının eklendiğini gösterir(Richard 2, ihmal edilmiş bahçenin hayali gibi). Veya daha aşırı bir şekilde tek bir kelime de teklif edilebilir. İmaj teriminin ikinci kullanımı çok alışılmış bir kullanımdır. Birkaç eleştirmenin tarifleri de, mümkün ki imajı, teşbih ve mecazın anlamları kadar direk tariflerle de ortaya çıkarabilir. İmaj, beş duyunun biri üzerinde nesnelerin, izlenimlerin kalitesinin tümünü içine alır. C. D. Lewis şiirsel imaj kelimelerle bir resim yapar. Bir hareket, bir mecaz, bir benzetme bir imaj yaratabilir. Saf bir tarifin üzerindeki pasaj ve ibare de bize bir imaj olarak gelebilir. Terimin sınırsız kullanımlarından biri ise, Shakespeare’nin 65 sonesindeki gibi.
Sone 65 “Ne tunç ne toprak ne de sonsuz denizler Acıklı faniliğe karşı koyamazlarken Nasıl bu kör öfkeyle güzellik cenge girer Çabasında en fazla bir çiçek gücü varken Ah nasıl göğüs gersin yazın tatlı rüzgârı Azgın günler dört yandan üstüne yürüdükçe Bozguna uğrattıkça yenilmez kayaları Çelik kapılar bile zamanla çürüdükçe Ne korkunç bir düşünce: Ah nerde saklı dursun Çağların mücevheri çağların sandığından? Bir zorlu el var mı bu koşuyu durdursun? Güzellik yağmasını kim esirgesin ondan? Yok hiçbiri meğer ki bu mucize sürsün de Sevdiğim ışıldasın kara yazı üstüne
Beşinci satırdaki yazın tatlı rüzgarı gibi, altıncı mısradaki azgın günler dört yandan üstüne yürüdükçe gibi harfi harfine bir objenin içine şiirin imajını koyacaksınız(Tunç, taş, yeryüzü, deniz). Aynı yolda Wordsworth’un sonelerindeki imajlar (Westminister köprüsünün üstünde) şehir tarafından giyilen mecazi elbiseler gibi harfi harfine objeler içine alır(Gemiler, ev, kule, tiyatro, mabet). Shakespeare’nin oyunlarının münakaşasında belirgin bir imajın sınırını genişletme meyli vardır. İmaj retorik figürlerden çok fazla iğneleyici kelimeler, objelere direk referans gönderen kelimelere bile uzanmaktadır. Descartes’de imge, zihnin şeylerden edindiği tasarım veya düşünce olarak anlaşılmıştır. Aristoteles´e göre imge, duyumun bir nesnesine benzeyen varlıktan başka bir şey değildir.
Tecer’de duyarlığın, hayal gücü ve aklın ortaklaşa gerçekleştirdiği imajları görmekteyiz. İmaj nesnel dünyanın olaylarının öznel tasarımıdır. Şairin ustalığı bu yansıtmadan ve tasarımdan ileri gelir. Sıradan tasarımlar, alelade seyirler güçlü imajlar ortaya çıkarmaz. Klişe tasarımlar, gerçekliğin bir kopyası durumundaki imajlar önemsizdir. Örneğin şiirdeki bülbül-gül münasebetinden doğan imajlar, halk şiirindeki insan-aşık-dağ münasebetinden doğan imajlar içinde orijinal olanlar, çarpıcı tasarımlar muhakkak vardır; ama bunların içinde yüzyıllardır tekrarlananlar orijinal değil, klişe tasarımlardır.
Şairin ruhsal ve bedensel yaşamı onun imajlarının kaynağıdır. İmaj sanatsal düşüncenin nesnelleşmesi ve duyularla algılanmasıdır. Çarpıcı ve orijinal imajlar tesirli müşahedelerden aktif seyirlerden mücerret düşünceye yansır, oradan, ifadeye dönüşür. Gözlem- muhayyile- tasarım- imaj- ifade Ya renkli akisler, veya renksiz akisler olur. Haşim´in imajları gözlemlerin muhayyilede değişime uğrayıp renkli imajlara dönüşmesidir. Bir aks-i mülevvendir arzın bana ahcar ü nebatı Akif´de ise muhayyile gözlemleri çıplak bırakır.
Gözlemleme kategorileri olan duyum, algı ve tasarım bir sanatçının özellikle bir şairin şiirinin şekillendirmesinde önemli araçlardır. Bunların birbiri arkasından birbirine yardımcı araçlar olduğunu görmekteyiz. Mekanik birleşmeler etkileyici imajları doğurmaz. Mesela taştan doğan imajlar yukardan aşağıya orijinalleşir ve değer kazanır. Yürüdüm yavaş yavaş ayağıma deydi taş. (Halk türküsü ) Bu taş cebinime benzer ki aynı makberdir. Dışı sükun ile zahir derunu mahşerdir. (A. H. Tarhan) Sevmeliyiz mezar taşlarını biz. Çünkü yalnız onlar bizi yad eder. (A. K.Tecer )
Biri halk şiirinden gelen bir imajdır, mekaniktir. Dördüncü mısralar az da olsa mekaniklikten kurtulmuştur. Akif ‘in mısraı ile Hamit ‘in mısraındaki sanat diğerlerinden daha farklıdır. Tecer’in orijinal bulduğumuz imajlarını sıralayalım: Köyün son evlerini Dolaştım ölgün ölgün (Sonbahar imajı, hüzün mit ) Yaz mevsiminde bir gün Gönlümün kederini Avutmak için kıra çıktım... (Yaz Mevsiminde Bir Gün s.106 Yaz imajı)
Çapkın niye senin o dudakların gülüyor? Niye güllerin boynu önünde bükülüyor?(ilkbahar imajı, aşk mit.) Razıyım bütün ömrüm tükense yastığında Benim kalbime bassa yere her bastığında(İlkbahar imajı, aşk miti) Seni bir şebnem gibi serinletseydi gönül(Mayıs Sabahı. 107 İlkbahar imajı, aşk miti) Yolun bir kenarında yorgun bir yolcu gibi Bir taş eğilmiş yere, biri boynunu bükmüş(Köy Mezar. 109 Sonbahar imajı, hüzün miti. )
Ömrüm eski bir masal havasına bürünür. Fakat içli bir saat gibi olur anne kalbi Ayrılırım dizinden kopan bir yaprak gibi( Annem 110 Sonbahar miti, şefkat miti ) Bulutlar ufukta bir beyaz yumak Ağaçlar bir derin hülyaya varmış(Kır Uykusu. S. 111 Yaz imajı olgunluk miti. ) Bütün ümitleri yel alır gider Tomurcuk açılır sel alır gider Anneler büyütür el alır gider(Anneler S. 112 Sonbahar imajı hüzün miti. )
Gönül sen de kaygısız bu kuşlara benzersin(Yaz imajı olgunluk miti.) Onlar baharın ruhu, kırların neşesidir(İlkbahar imajı, neşe miti. Kuşlar s.113) İşte bir sevdanın gömüldüğü yer İşte fırlatılmış duran şişeler(Ormandaki Şişe. S.1 14 İlkbahar imajı, aşk miti) Gizli bir çırpınış deler göğsümü İçimde güveren bir tomurcuk var(İlkbahar s. 122 Yaz imajı, şefkat miti )
Geceleyin bir ses böler uykumu İçim ürpermeyle dolar Nerdesin? Arıyorum yıllar var ki ben onu Aşıkıyım beni çağıran bu sesin(Nerdesin s. 157 Yaz imajı, arayış miti. ) Gazilerden kaldı bize bu vatan Madem ki burada yatan onlardan)Seyit Gaziye Adak s. 259 Yaz imajı, olgunluk miti) Buradaki mitik bir sembol canlandırılır. Kıskanan sıradağlar ve tuzlu Göller memleketi, ey Anadolu(Anadoludan Bir Parça S. 218 Yaz imajı olgunluk miti. )
Gün olur onun boynuzu Gerilir sinirlerimde Çevik ellerinin buzu Gezer ürperen derimde(Şeytan s.2l2 Sonbahar imajı, hüzün miti) Halk şiirinden gelen imajları bunlara dahil etmedik. Bunlardan en çarpıcısı şu mitik imajdır. Yiğitler silkinip ata binende Köroğlu’nun ruhu canlanır bende(Bağlamacıya S. 160 )
Kant’a göre bir şeye güzel dememizi gerektiren haz hayal gücü -imagination- ile anlık arasındaki uyumun şuurudur. Yukarıdaki imajlarda tasarım, tahayyül güzelliği vardır. Ayrıca bunlar spekülatif ve fiktiftirler. Yani fikri ve kurgusaldır. Fikir ve kurgu uyumunda, alışılmış tasarımları aşmak orijinal uyumlar ortaya çıkarır. Mesela divan şiirinde benzer tasarım ve tahayyüller yüzünden birçok imaj çarpıcı ve orijinal olamamıştır. Ancak aynı malzeme, kelime ve olaylara çarpıcı imajlar ortaya çıkaran şairler büyük şair olmuştur. Mesela Fuzuli nin şu mısraındaki imajın bakirliği çarpıcılığında olduğu gibi. Destbusi arzusiyle ölürsem dostlar Kuze eylen toprağım sunun anınla yare su
Küçük muhayyileler aynı şeyleri tekrar eder, büyük muhayyileler sıradan şeylere kanaat etmezler. Hugo, Fuzuli, Tolstoy, Dostoyevski, Balzac, Naili, Hafız gibi. Tecer’in şiirini imajları ve sembolleri ile yorumlamak başlı başıma bir tez olacak niteliktedir. Semboller imaj olarak sembol, arketip olarak sembol, monad olarak sembol olmak üzere üçe ayrılır. Bunlardan biri formal bazda, ikincisi mitik bazda, üçüncüsü ise benzetme bazındadır. İmajlar, nas yani apolaptype imajlar, doğa üstü yani demonic imajlar, benzetmeye dayanan, analogical imajlar tarzında ayrıldığı gibi. Mitlerin teorisi açısından ise baharın miti comedi, yazın miti romans, sonbahar miti trajedy, kışın miti ise ironiy ve satirdir.Yukarıda seçtiğimiz mitler ve imajlar buradaki tasnifimize girerler.
Tecer daha çok analojik imajlar yapar. Mit olarak da daha bahar miti olan comedi, yaz miti olan romansları kullanır. Tecer´in bahar ve yaz mitlerini seçmesi onun mizacını ve sanat telakkisini gösterir. Mesela Haşim‘in kış ve sonbahar mitlerini seçmesi de onun mizacını gösterir. Estetikte ikindi akşam arası sonbaharı, gece ise kışı temsil eder. İnsan ömrünün dört faslı, dört mevsime tekabül eder. Tecer bahar ve yaz gibi mütebessim ve iç açıcı bir mizaca sahiptir. Sanat bir iç yansımadır. O beldede Haşim uzaklara gider, ama o uzaklar menatık-ı duşize-i tahayyüldür, Tecer ise bildiğimiz bir dünyanın uzaklarına gider, bu tam bir ilkbahar veya yaz mitidir. Orda eğil dalların arasından sulara Dağılan saçlarını parmaklarınla tam Savur billur sesini uğuldayan rüzgara (Tecer/Uzaklara gidelim. )
Tecer kahramanlık millerini sever, epik tarafı da vardır. Köroğlu’nu sevmesi ve o konuda bir tiyatro eseri yazması bunu gösterir. Köroğlu’nu bir mitik kahraman gibi anlatır. Babası uzun süre Bolu’da bulunmuş olan Tecer o iklimin epik havasından etkilenmiştir. Yiğitler silkinip ata binende Köroğlu’nun ruhu canlanır bende(Tecer/Bağlamacıya ) Burada gerçekleştirilen özdeşleşme onun ruhunun mitik tarafının bir halk kahramanı, mazlumların dayanağı ile bileşmesidir. Tecer’in imge ve imaj evreni, simge ve alegori evreni kadar zengin değildir. Natüralist bir yansıtmadan, imajlarla yansımaya geçişler görürüz, ama simge veya semboller, alegorilere geçişler nadirdir.
KAYNAKÇA UÇ, Hikmet, AHMET KUTSİ TECER’İN ŞİİRLERİNDE İMAJLAR, Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, Bahar 2005 ,C.3 ,S. 12 (1-10)