Sıra | DOSYA ADI | Format | Bağlantı |
---|---|---|---|
01. | Konjeni̇tal Kalp Hastaliklari | ppt | Sunumu İndir |
Transkript
İmmün Sistemin YapısıProf. Dr. Mehmet KIYAN
Amaç Bu derste; organizmada Bağışıklık sistemini oluşturan organlar Santral Lenfoid Organlar: Kemik iliği, Timus, Fabricius Kesesi Periferik Lenfoid Organlar: Lenf Düğümleri, Dalak, Kapsülsüz Lenfoid Dokular. Bağışıklıkta rol alan hücrelerin Makrofajlar Lenfositler Diğer Hücreleröğrenilmesi hedeflenmektedir.Öneri İmmün cevapta rol alan lenfoid organlar ve hücreler konusunu daha iyi anlayabilmeniz için, anatomi, histoloji ve fizyoloji.derslerinizdeki ilgili konuları gözden geçiriniz.
Bağışıklık sistemi (İmmün sistem) En basit yapılı canlılarda bile kendinden olanı tanıma, yabancıyı ayırt edebilme özelliği mevcuttur. Evrimsel açıdan en gelişmiş canlı olan insan kendi yapısına yabancı olan maddeleri (antijenleri) tanıyabilme ve onlarla baş edebilme özelliklerine sahiptir. Bu sayede konak organizma mikroplar, yabancı ve zararlı olabilecek maddelere karşı kendisini savunur. Genelde antijen olarak tanımladığımız bu maddelerin organizmaya girmesi ile başlayan ve birbiri ile ilişkili birçok biyolojik reaksiyonun meydana geldiği bağışık yanıt olayında, birçok sistem, organ ve hücre görev alır.
Bağışıklık sistemi (İmmün sistem) Bağışık yanıt özünde hücresel bir olaydır. İmmün sistemde rol oynayan hücreler kemik iliğindeki kök hücrelerden farklılaşarak gelişirler. Kemik iliği kök hücrelerinin immünolojik olarak etkin hücre haline gelebilmesi için önce santral lenfoid organlara gelmesi ve olgunlaşması gerekir. Gelişimini tamamlayan, olgun T ve B lenfositler daha sonra periferik lenfoid organlara gidip yerleşerek antijenle karşılaşmayı bekler ve gerektiği zaman (antijenle karşılaşınca) bağışık yanıt oluştururlar.
Bağışıklık Sistemini Oluşturan Organlar1. Santral Lenfoid OrganlarA) Kemik İliğiB) TimusC) Fabricius Kesesi ve buna eşdeğer organlar2. Periferik Lenfoid OrganlarA) Lenf DüğümleriB) DalakC) Mukoza ile ilgili Lenfoid Dokular (= Kapsülsüz Lenfoid Dokular)
Santral Lenfoid OrganlarKemik İliği Kemik iliği (Kİ), tüm kan hücrelerinin yapım yeridir (Hemopoiesis). Vücut ağırlığının %6'sını Kİ oluşturur. Kİ'nde ana (kök) hücrelerden farklılaşarak oluşan immün hücreler kan dolaşımına karışarak ilgili organlara giderler. Kİ, yassı ve yuvarlak kemikler ile uzun kemiklerin uç kısımlarındaki süngerimsi yapının içinde bulunur.
Timus Timus bağışık yanıt oluşmasında önemli bir organdır. Timus, insanda mediasten boşluğunun üst kısmında, sternum kemiği arkasında yer alır. Doğumdan itibaren gelişmeye başlar, ergenlik çağında en büyük şeklini alır, ileri yaşlarda tekrar küçülür. Özellikle hücresel tip bağışık yanıtta etkilidir. Timus, Kİ'de kök hücrelerden farklılaşan lenfosit öncü hücrelerin olgunlaşarak, olgun T-lenfosit haline geldiği organdır. Yavru deney hayvanlarında timus çıkartıldığında T-lenfosit işlevi bozulmaktadır. Dolaylı etki ile antikor yapımında da bozukluk oluşur.
Timus Anatomik olarak iki loblu (bölmeli) ve kapsül ile çevrilidir. Kapsülün içe doğru uzantıları ile loblardaha küçük bölümlere (lobüllere) ayrılırlar. Her lobül korteks (kabuk) ve medulla (ortada iliksi bölge) olmak üzere iki kısımdan oluşur.
Timus Kortekste hücre yoğunluğu fazladır ve bunlar Kİ'dengelen olgunlaşmamış lenfosit (timosit) kümeleridir. Hızla çoğalırlar ancak büyük bir kısmı hemen ölür. Medullada ise daha seyrek olmak üzere olgun lenfositler bulunur. Timusta olgunlaştıkları için bunlara T-lenfosit denir. Timusta ayrıca epitel hücreleri ve makrofajlar bulunur. Lenfositlerin timusta nasıl olgunlaştığı tam olarak bilinmemektedir. Ancak epitel hücreleri ve makrofajlar ile bazı timus hormonlarının timulin, timozin, timopoietin gibiT- lenfosit gelişimine etkili olduğu kabul edilmektedir.
Fabricius Kesesi ve Buna Eşdeğer Organlar Fabricius kesesi (= Bursa of Fabricius) kuşlarda kalın bağırsak son kısmında bulunan bir organdır. Bu kesecik Kİ'nden göç eden lenfosit öncü hücrelerinin olgunlaşıp olgun B-lenfosit haline geldiği yerdir. Civcivlerde bu kese çıkartıldığında antikor sentezi durmaktadır. Memelilerde böyle bir kese yoktur. Memelilerde bu görevi kemik iliği yapmaktadır.
Periferik Lenfoid Organlar Santral lenfoid organlarda farklılaşan, olgunlaşan ve immünolojik reaksiyonlar için hazır hale gelen olgun T ve B lenfositlerinin yerleştiği organlardır. Antijenik uyarım olduğunda bağışık yanıt ikincil lenfoid organlarda gerçekleşir. Kısaca immün hücreler santral organlarda oluşur, periferik organlarda görev yaparlar.
Lenf Düğümleri Vücudun çeşitli yerlerinde dağınık veya küçük gruplar halinde bulunurlar. 1-25 mm çapındadırlar Lenfatik damarlar üzerinde bulunurlar Başlıca görevleri: lenfi süzmek antijene karşı bağışık yanıt oluşturmak
Lenf Düğümleri Lenf düğümleri oval veya fasulye biçimindedir. Dıştan bir kapsül ile çevrilidir. Kapsülün içeriye giren uzantıları organı bölmelere (loblara) ayırır. Hilustan kan damarları girip - çıkar. Çevreden gelen lenf sıvısı, organın dış kısımlarından girer, süzüldükten sonra hilus bölgesinden, çıkış gösterir.
Lenf Düğümleri Lenf düğümlerinin iç yapısı1. Kabuk (=Korteks): Kapsüle yakın yerler2. Merkezi kısım (=Medulla): İliksi bölge3. Parakortikal bölge: Kabuk ile iliksi bölge arası Follikül: Kabuk bölgesinde, olgun B-lenfosit paketleri ile çevrelenmiş yapılar Antijenik uyarım olduğunda foliküllerde bulunan olgun B-lenfositler çoğalıp başkalaşıma uğrarlar.
Lenf Düğümleri Germinal merkez: Folliküllerin orta kısmında bulunur. Burada başkalaşıma uğramış B-lenfositlerden oluşan plazma hücreleri ve makrofajlar bulunur. Parakortikal bölge:T-lenfositlerin ve antijen sunucu hücrelerin bulunduğu bölgedir. Medulla: Lenf düğümüne giren ve çıkan damarların dallanarak arterio-venöz sinüzoidlere dönüştüğü ve lenf sıvısının dolaştığı yerdir. İliksi bölgede çok sayıda T ve B lenfositleri, plazma hücreleri ve fagositik makrofajlar bulunur.
Dalak Karnın sol üst köşesinde yer alan 100-200 gr ağırlığında bir organdır. Çevresi bir kapsül ile çevrilidir. Bu kapsülün içe doğru uzantıları bulunur. Dalak kesitinde koyu renkli kısımlara kırmızı pulpa denir. Bunlar venöz sinüzoidlerden oluşmuştur ve içlerinde bol miktarda harab olmuş eritrosit bulunur.
Dalak - Beyaz pulpa Dalak kesitinde soluk renkte görünen kısımlara denir. Dalağa giren atardamarın (Arteria centralis) en uç kısımlarının çevresindeki lenfoid dokudur. Arteriollerin hemen çevresinde T-lenfositler kümelenmiştir. Beyaz pulpa içinde B-lenfositlerin oluşturduğu foliküller bulunur. Beyaz pulpanın ara kısımlarında (=zona marginaliste) antijen sunucu hücreler ve fagositik makrofajlar vardır.
Dalağın görevleri1. Hücresel ve humoral bağışık yanıt oluşturarak vücut savunmasına katılır. 2. Güçlü fagositik işlevi ile kanı yabancı ve zararlı parçalardan (özellikle mikroorganizmalardan) temizler.3. Damar yapısı ile portal kan akımını düzenler. 4. Fetusta kemikiliği gibi çalışarak kan hücrelerinin yapımına katılır.5. Ömrü dolmuş veya anormal kan hücrelerini ortadan kaldırır.
Mukoza ile ilgili lenfoid dokular Yabancı antijen veya mikroorganizmaların en sık giriş yolları olan sindirim, solunum ve genitoüriner sistem mukozalarının altında, kapsülsüz, çok sayıda follikül içeren yaygın lenfoid dokular Tonsiller Apendiks Peyer plakları bulunur. Bu bölgelerdeki lenfoid hücreler, yayılmış halde olabileceği gibi, lenf düğümündekine benzer şekilde foliküller halinde de bulunabilirler. Mukoza altı lenfoid dokular genellikle Ig-A yapımından sorumludurlar. Mukoza hücreleri de Ig-A salgılattırırlar. Dolayısıyla infeksiyonlara karşı korunmada ve yerel bağışıklıkta mukoza ile ilgili lenfoid dokuların önemi oldukça fazladır.
Bağışık Yanıtta Rol Alan HücrelerI - MakrofajlarII - Lenfositler B - lenfosit (Plazma Hücresi) T - lenfosit Th = T helper Lenfosit (Yardımcı / Uyarıcı) T cy/s = T cytotoxic / suppresor lenfosit III - Natural Killer = (NK) = Doğal Öldürücü HücrelerIV - Diğer Hücreler - Nötrofiller - Eosinofiller- Bazofiller ve Mast hücreleri- Trombositler
Makrofajlar Tek çekirdekli (= mononükleer), fagositik aktivite gösteren hücrelerdir. Vücut doku ve organlarında yaygın olarak bulunurlar. 10-15 mikron büyüklüğünde, tek çekirdekli, geniş sitoplazmalı, sitoplazmalarında içi sindirim enzimi dolu çok sayıda lizozomları bulunan, sitoplazma zarları dalgalı hücrelerdir. Tüm bu hücrelerin oluşturduğu topluluk mononükleer fagositik sistem veya retiküloendotelial sistem (kısaca RES) olarak da adlandırılır.
Makrofajlar Makrofajlar kemik iliğinde yapılır. Kana geçip gezgin makrofaj = monosit adıyla dolaşımda yer alırlar. Ameboid hareket yetenekleri vardır. Dokulara geçen monositler, kan dolaşımına geri dönemezler ve dokularda yerleşik makrofaj olarak kalırlar (RES).
Makrofajlar bağışık yanıttaki rolleri itibariyle iki tipe ayrılırA - Fagositik Makrofajlar: Temizlenmesi gereken maddeleri ortadan kaldırarak vücudun özgül olmayan savunmasında önemli rol alırlarB - Antijen sunucu Hücreler: Bağışık yanıtın başlamasını sağlarlar.
İnsanda Mononükleer Fagositik Sistem Hücreleri ( = RES) Kanda: gezgin monositler Akciğerlerde: alveoler makrofajlar Seroz boşluklarda: makrofajlar Kemik dokuda: osteoklastlar Sinir dokusunda: mikroglia hücreleri Dalak ve lenf düğümlerinde: Dentritik hücreler Deride: Langerhans hücreleri Bağ dokusunda: histiositler Karaciğerde: Kupffer hücreleri Böbrekte: mezangial makrofajlar
A - Fagositik Makrofajlar : Fagositik makrofajlar, organizmada bulunan ve temizlenmesi gereken madde, mikroorganizma ve tümör hücrelerini fagositoz yaparak ortadan kaldırırlar. Eğer mikroorganizmalar özel reseptörleri veya antikor ve komplemanla kaplı olarak makrofaja yapışırsa fagositoz çok hızlı ve güçlü olur. Fagositoz için, fagosite edilecek maddelerin makrofaj yüzeyindeki algaçlara (= reseptörlere) bağlanmaları gerekir. Bu nedenle makrofaj yüzeyinde çok çeşitli reseptörler bulunur.
B - Antijen sunucu Hücreler (ASH) : Bu hücreler antijen ile ilk karşılaşan ve onları lenfositlere sunan hücreler olarak bağışık yanıtta ilk adımı başlatan hücrelerdir. Sunuculuk görevi yapan makrofajlar tarafından alınan antijenlerde fagositoz olayındaki gibi parçalama ve sindirme işlemi oluşmaz. Antijenler sunucu hücrelerde henüz tam anlaşılamamış özel bir hazırlık dönemi geçirirler. Daha sonra bu antijenleri, lenfositlere sunarlar ve bağışık yanıtı başlatırlar.
B - Antijen sunucu Hücreler (ASH) : Antijen sunuculuk görevi yapan makrofajlarda, fagositoz yapan makrofajlardan farklı olarak yüzey reseptörleri bulunur. Ayrıca B-lenfosit, damar endotel hücresi, derideki Langerhangs hücresi de antijen sunuculuk görevi yaparlar.
Histokompatibilite genleri (antijenleri) (MHC) - (HLA) 6. kromozomda bulunur İmmün reaksiyonların önemli düzenleyicisi HLA molekülleri antijenleri T hücrelere sunar. Hem humoral hem hücresel immünitede önemlidirler Bazı HLA subgrupları ile bazı hastalıkların birlikteliği söz konusudur. HLA-B27 ile ankilozan spondilit birlikteliği gibiClass I antijenler: nükleuslu hücreler ve trombositlerde bulunur. HLA-A, B, C lokusları vardırClass II antijenler: HLA D lokusundadır. Monosit / makrofaj, dendritik hücreler, B hücreler (Profesyonel Antijen sunucular) bulunur. T hücrelerinden salınan IFN ү etkisi ile endotel hücreleri, fibroblast, böbrek ve epitel hücrelerinden eksprese edilebilirlerClass III proteinler, histokompatibilite antijenleri olarak hareket etmez, komplemanı kodlarlar
Antijen Sunumu
1. Makrofajlar virüs ile karşılaşıp onu fagosite ettiğinde immün cevap başlar. Bu sırada serbest virüsler yakınlarında bulunan hücreleri infekte eder. 2. Daha sonra makrofaj virüsleri sindirir. Yüzeyindeki MHC’ler ile antijeni diğer hücrelere sunarlar. Yakında bulunan hücreler ise virüslerin saldırısı nedeniyle infekte olmuşlardır.
3. Yardımcı T hücresi makrofaj tarafından kendisine sunulan antijeni tanıyıp makrofaja bağlanır. class II MHC CD4 + class I MHC CD8 + 4. Bu bağlanma bazı kimyasal maddelerin makrofajlardan IL-1 ve TNF T hücrelerinden IL-2 ve IFNγsalınımını stimüle eder. Bu maddeler hücreler arası haberleşmeyi sağlar.
5. Salınan IL-2, diğer yardımcı T hücreleri ile katil T hücrelerine çoğalmaları için emir verir. Yardımcı T hücrelerinin çoğalması, B hücrelerinin çoğalmasına ve antikor üretmesine neden olur.6. Katil T hücreleri virüs tarafından infekte edilmiş olan konak hücreye saldırır.
7. B hücreleri tarafından salınan antikorlar, serbest haldeki virusların yüzeyinde bulunan antijenlere bağlanır. Makrofajların virüsleri daha kolay takip etmesini sağlamasının yanı sıra, kan hücrelerinin bu bağlayıcı sinyalleri virüslerde delik açan komplement olarak adlandırılmaktadır.8. İnfeksiyon kontrol altına alındığında aktif olan T ve B hücreleri suppressor T hücrelerine dönüşür. Aynı virüsle yeniden enfeksiyon durumunda hızlıca reaksiyon gösterebilmesi için bazı hücreler \hafıza hücreleri\ olarak kalır.
Fagositoz
Beyaz küre hücreleri
Lökosit çeşitleri1. Granülositler (Polimorf nüveli = parçalı çekirdekli lökositler ): Nötrofiller Eozinofiller Bazofiller 2. Mononükleer lökositler Monositler Lenfositler
Lökositler Savunma hücreleri Sayı: 4.000-11.000 / mm3 Spesifik inflamasyon ve infeksiyon bölgesine göç ederler. Granülositlerin ömrü: Kanda: 4-8 saat Dokuda: 4-5 gün Monositlerin ömrü: Kanda: 10-20 saat Dokuda: aylar-yıllar
Lökositlerin üretimiLökopoez Makrofaj ve T hücreleri tarafından üretilen iki grup sitokin ailesi tarafından uyarılır:1. İnterlökinler IL-1 IL-2 ………2. Koloni uyarıcı faktörler G-CSF M-CSF
Lökositlerin ÜretimiLökopoez Granülosit ve monositler kemik iliğinde üretilip depolanır. Kemik iliğindeki monosit ve granülosit miktarı dolaşımdakinin 3 katıdır. Lenfosit ve plazma hücreleri lenfoid dokularda lenf bezleri, dalak, timüs, tonsiller ve GIS lenfoid dokularında (peyer plakları) ve kemik iliğinde üretilir.
Lökositlerin hareketleri1. Kemotaksis 2. Marginasyon 3. Diapedez
Salgı fonksiyonu1. Lökositler fagositoz haricinde çeşitli salgılar yoluyla düzenleyici işlevler de üstlenir. Özellikle monositlerin salgıladığı interferon önemlidir. 2. Ayrıca lökosit yapımını uyaran CSF (colony stimulating factor) salgısında da monositlerin rolü vardır.
Lökositlerin işlevleri
Lökosit formülüÇomak çekirdekli genç nötrofil%1-2Parçalı çekirdekli nötrofil %60-70Eozinofil %1-4Bazofil %0,5Lenfosit %20-30Monosit %2-8
Lökosit Formülün önemi• Bakteriyel enfeksiyonlarda granülositler ile genç lökositler artmış bulunur. • Allerjik hastalıklarda eozinofiller artar. • Viral enfeksiyonlarda lenfositler artar. • Kronik hastalıklarda monositler çoğalır. • Sağa Kayma: yaşlı hücreler çoğunluktadır. • Sola Kayma: genç lökositler çoğunluktadır.
Patolojik tanımlar LÖKOSİTOZ: Lökosit sayının artması > 10.000 • LÖKOPENİ: Lökosit sayının azalması < 4.000 • LÖSEMİ: lökositlerin kontrolsüz çoğalması durumu; kan kanseri
Lenfositler İmmün sistemin çok önemli hücreleridir. Kemik iliğindeki kök (stem) hücrelerden gelişirler. Santral lenfoid organlarda (Timus veya kemik iliği) olgunlaşırlar. Kan yoluyla periferik lenfoid doku ve organlara giderek özel bölgelerine yerleşirler. Erişkin bir insanda yaklaşık 1012 (~ 1 trilyon) lenfosit bulunur ve her gün 109 (~ 1 milyar) lenfosit yapılarak kana verilir. Kandaki lökositlerin % 20-30'unu lenfositler oluşturur. Lenfositler 8-12 mikron çapında, iri çekirdekli, dar sitoplazmalı hücrelerdir.
Lenfositler Görünümleri birbirine çok benzeyen ve ışık mikroskobunda ayırt edilemeyen farklı iki lenfosit tipi vardır. B ve T lenfositleri olarak tanımladığımız bu hücrelerin olgunlaşmaları, işlevleri ve antijen yapıları birbirinden farklıdır. Ancak aralarında yakın bir işbirliği bulunmaktadır.
T-lenfositler T lenfositler hücresel tipte bağışık yanıttan sorumludur. Kemik iliğinde yapılan T öncü hücreler timusta olgun T lenfosit haline gelirler. Bu olgunlaşma sırasında T lenfosit yüzeyinde pek çok reseptör yerleşir. T lenfositleri uzun ömürlüdür. 1980 sonrası hücre yüzey molekülleri üzerindeki çalışmalar artmış ve pek çok reseptör çeşidi gösterilmiştir. Ancak bunların isimlendirilmesi sorun yaratmış ve karışıklığı önlemek için kan hücreleri ile ilgili yüzey reseptörleri numaralanmış ve “CD” ile ifade edilmişlerdir. CD2, CD4, CD8 gibi.
T-lenfositler T-hücre yüzeyinde yüzey immünglobulini bulunmaz. Bunun yerine antijenleri özgül olarak tanıyan \T hücre reseptörü = TCR\ bulunur. Bir T lenfositi sadece tek bir çeşit antijen için TCR taşır ve B lenfositlerinde olduğu gibi immün sistemde zaman içinde karşılaşma ihtimali olan onbinlerce çeşit antijene yanıt verebilecek onbinlerce çeşit T lenfositi bulunur.
T-lenfositler Organizmaya antijen girdiğinde yüzeyinde bu antijene özgül reseptör taşıyan T-lenfositleri bulur ve uyarır. Uyarılan T lenfositler başkalaşıma uğrar ve sonuçta o antijene duyarlı T-lenfositler oluşur. T lenfositler immün sistemin en önemli hücreleridir. Doğrudan antikora bağımlı olmayan ve hücrelerin yönettiği ve katıldığı özgül immüniteyi oluştururlar.
T-lenfositler Bağışık yanıttaki rolleri açısından T-hücre topluluğunun homojen (tek tip) olmadığı, yapı ve işlev özelliği farklı olan alt grupların bulunduğu bilinmektedir. Tüm T lenfositlerde bulunan ortak yüzey molekülleri (CD2, CD3, CD5 gibi) yanında bu alt gruplardaki farklı yüzey molekülleri onların ayırt edilmesinde kullanılır.
T-lenfositleri başlıca iki alt gruba ayrılırlar:1. Th lenfosit (= T helper = yardımcı T lenfosit) CD4 yüzey molekülü taşır.2. Tc/s lenfosit (= T cytotoxic / supressor = sitotoksik / baskılayıcı T lenfosit) CD8 yüzey molekülü taşır.
T helper (Th) =T yardımcı Lenfosit Yardımcı ve uyarıcı rolü olan lenfositlerdir. CD4 yüzey molekülü taşırlar. (CD4+, CD8-). B lenfositlerini ve Tc/s lenfositlerinin aktivitelerini şiddetlendirirler. Th hücre azlığında B ve T hücrelerinin antijene yanıtı zayıflar, bozulur.
T helper (Th) T yardımcı Lenfosit Çeşitli sitokinler salgılayarak monosit - makrofaj ve diğer bazı hücrelerin sayıca ve aktivite olarak güçlenmelerini sağlarlar. Bu özellikleri ile Th lenfosit immün sitemin orkestra şefi durumundadır. Yüzeylerindeki CD4 molekülü AIDS etkeni olan HIV için giriş kapısı oluşturur. Bellek T lenfositleri, antijeni tanımış olan çok uzun ömürlü ve antijenle tekrar karşılaştığında çok hızlı ve güçlü bağışık yanıt oluşturan hücrelerdir.
T cytotoxic / supressor (Tc/s) = T sitotoksik / baskılayıcı LenfositT sitotoksik Lenfositler Öldürücü ve baskılayıcı rolleri vardır. CD8 yüzey molekülü taşırlar (CD4- , CD8+) Organizmaya zararlı veya yabancı hücrelere virus, bakteri ve parazit ile infekte hücreler, tümör hücreleri, transplante doku ve organ hücreleri gibi saldırarak öldüren hücrelerdir.
T sitotoksik Lenfositler Perforin, granzim salgılarlar Osmotik lizis ve apopitoz Vücudun kendi hücrelerine de zarar verebilirler.
T cytotoxic / supressor (Tc/s) = T sitotoksik / baskılayıcı LenfositT supressor Lenfositler Sitotoksik ve T helper hücre etkinliğini baskılayarak bağışık yanıtın aşırıya kaçmamasını ve dengede kalmasını sağlarlar. İmmün yanıtın vücuda zarar verebilecek aşırı tepkisini düzenler. Organizmada bağışık yanıtın düzenli bir şekilde işleyebilmesi için Th / Tc / s lenfosit oranının belirli bir dengede olması gerekir.
Th / Tc / s lenfosit oranı Normalde bu oran 1.7 civarındadır. Bu oran Th lenfosit sayısının artması sonucu bozulursa (artarsa) gereğinden fazla bağışık yanıt oluşumuna yol açabilir (Allerjik olaylar gibi). Bu oran Tc/s lenfosit sayısının artmasıyla bozulacak (küçülürse) olursa bağışık yanıtta aşırı bir baskılanma olacağı için immünite düşüklüğü meydana gelir.
B - Lenfositler B lenfositler humoral (antikora dayalı) immüniteden sorumlu hücrelerdir. Kuşlarda fabricius kesesinde, memelilerde kemik iliğinde olgunlaşırlar. Kandaki lenfositlerin %25'i, dalaktakilerin %50'si B -lenfosittir. B lenfositler sentezledikleri immünglobulin moleküllerini hücre yüzeylerinde zarda taşırlar ve bu molekül antijene karşı özgül reseptördür. Bu yüzey immünglobulinler IgM ve IgD sınıfı yapı gösterirler Immunglobulin
B - Lenfositler
B - Lenfositler Bir B lenfosit sadece tek bir çeşit antijene (daha doğrusu tek bir epitopa) bağlanabilen yüzey immünglobulin reseptörü taşır. Bu nedenle immün sistemde, zaman içinde karşılaşma ihtimali olan onbinlerce çeşit antijene karşı özgül reseptör taşıyan onbinlerce B-lenfosit çeşidi hazır durumda bulunmaktadır.
B - Lenfositler Organizmaya antijen girdiğinde, yüzeyinde bu antijene özgül reseptör taşıyan B-lenfositleri bulur ve uyarır. Uyarılan B-lenfositler başkalaşıma uğrar ve plazma hücresine dönüşürler. Plazma hücresi de uyaran antijene özgül olan çok miktarda antikor (immunglobulin) sentezler.
B - Lenfositler Plazma hücresinin çoğalma yeteneği yoktur ve ömrü kısadır. (~ 2-3 gün). Ancak bir dakikada yaklaşık 20 bin antikor molekülü sentezleyebildiği gösterilmiştir. Uyarılan B-lenfositlerinden bir kısmı ise bellek hücre haline gelir. Bellek B-lenfositleri uzun ömürlüdür (bazen bir ömür boyu) ve aynı antijenle tekrar karşılaştıklarında hızla çoğalarak daha hızlı ve güçlü antikor yanıtı oluştururlar.
Antikor Oluşumu
Humoral cevap
Primer ve Sekonder İmmün Cevapta Kandaki Antikor Konsantrasyonu
Doğal Öldürücü (NK = Natural Killer) Hücreler Lenfoid hücreler arasında, infekte veya yabancı hücreleri öldüren, T ve B lenfositlerden farklı yapıda (yüzey immünglobulini veya TCR'si olmayan) \büyük granüllü lenfosit” de denen hücrelerdir. NK hücreleri, önceden tanıyıp, duyarlı hale gelmeden hedeflediği hücreleri doğrudan tahrip edebilme yeteneğindedirler.
Doğal Öldürücü (NK = Natural Killer) Hücreler Hedef hücreleri genellikle mantar, parazit, bakteri özellikle de viruslar ile infekte hücreler, tümör ve transplante doku hücreleridir. NK hücreleri bu özellikleriyle özgül olmayan vücut savunmasında çok önemlidirler.
Nötrofiller Görevleri doğrudan özgül bağışık yanıt ile ilgili değildir. Fakat güçlü fagositoz yetenekleri (özellikle antikor ve kompleman varlığında çok artar) vücut savunmasında çok önemlidir. Mikroorganizmaları, yabancı maddeleri ve doku yıkım artıklarını hızla temizlerler. Kemik iliğinde çok hızlı oluşurlar (Dakikada 80 milyon) ve kısa ömürlüdür (2-3 gün). Normalde nötrofillerin %90'ı kemik iliğinde (gerektiğinde hemen kana geçmek üzere), %7'si dokuda, %2-3'ü kan dolaşımında bulunur.
Nötrofiller 3-5 parçalı çekirdeğe sahip Asidik ve bazik granüllü İri hücreler Dolaşımdaki sayıları gün içinde diurnal ritm gösterir. Sabah düşük Akşamları yüksek Dolaşımda yaklaşık 10 saat kalırlar Depo fazında kemik iliğindeki nötrofil miktarı dolaşımdakinin 15-20 katıdır Nötrofil sayısı 2.000 / mm3’den az ise Nötropeni 500 / mm3’den az ise Agranülositoz
Nötrofiller Toplam nötrofillerin yarısı marjinal olarak damar duvarında bulunur Görevleri: Patojenleri (bakteri, virus) en hızlı şekilde yok etmek Güçlü hidrolitik enzimler, peroksidazlar ve defensinler içerir. Bazı hallerde (Enfeksiyon, yanık, stres, inflamasyon) sayıları artar. Hasarlanmış dokular bazı kimyasal maddeler salgılarlar ve nötrofilleri harekete geçirip o bölgeye çekerler ( Kemotaksis ) Nötrofiller damar duvarından geçerek hasarlanmış dokuya geçebilir ( Diapedez )
Monositler Koyu renkli böbreğe benzeyen çekirdeğe sahip iri hücrelerdir. 4-5 günde olgunlaşırlar. Hareketli ve güçlüfagositlerdir. Kan dolaşımından ayrılarak dokulara ulaştıklarında daha da büyüyerek makrofaj adını alırlar. Enfeksiyon alanlarında uzun süre kalırlar. Özellikle viral ve fungal enfeksiyonlarda sayıca artarlar.
Eosinofiller Lökositlerin %2'sini oluşturur. Allerjik olaylarda ve parazitozlarda sayıları artar. Fagositoz yetenekleri sınırlıdır. Ancak uyarı sonucu granüllerini hücre dışına boşaltırlar.
Bazofiller ve Mast Hücreleri: Bazofiller, kan lökositlerinin %0,2'sini oluşturur. Dokulardaki mast hücrelerine çok benzerler. Granüllerinde heparin, histamin ve benzeri maddeleri, uygun bir uyarım sonucu hücre dışına boşaltırlar. Bu iki hücre, anaflaktik tipteki allerjik olaylarda önemlidirler.
Trombositler Kan pıhtılaşması görevleri dışında bağışık yanıt ve iltihapta da rolleri vardır.1. Eritrosit2. Trombosit
Konağın Yabancı Cisimlere Karşı Savunma Mekanizmaları
Mikroorganizmaların hastalık oluşturma mekanizmaları-1 İnvazif etkenler: Sentezledikleri toksin ve enzimatik materyal aracılığı ile hasar yaparak yayılırlar (stafilokok, streptokok, tifo basili) Non- invazif etkenler: Girdikleri yerde sentezleyip saldıkları spesifik ekzotoksinlerle etki yaparlar (difteri, tetanus basilleri) Aşırı duyarlılık reaksiyonları: Hasarlayıcı ve hastalık yapıcı etki gösterirler (tüberküloz basili) İmmun fonksiyonları bozarak: İmmun yetmezlik oluşturarak çeşitli infeksiyonlara neden olurlar (HIV) Hücre fonksiyonlarını değiştirerek: Hiç organik hasar oluşturmaksızın bazı hücre fonksiyonlarını değiştirerek etki yaparlar (CMV)
BağışıklıkVücudun doku ve organlarına zarar verebilecek her türlü mikroorganizma ve toksine karşı direnç gösterme yeteneği.1 . Doğal Bağışıklık 2 . Edinsel Bağışıklık (Özgün) Özgünlük Bellek Öz ayrımı Çeşitlilik
İnfeksiyona karşı savunma mekanizmaları1. Doğal (Innate) Direnç: Mikroorganizma için selektivite göstermez (non- selektif). Onların dokulara girmesini önler ve hastalık oluşmadan önce elimine eder. Bu sayede insanlar mikrop dünyası içinde sağlıklı bir şekilde yaşayabilir.2. Kazanılmış (spesifik) Direnç: Bu savunma organizmanın patojene primer veya sekonder yanıtına göre humoral veya selüler düzeyde immünite kazanılmasıyla elde edilir.
İmmüniteDışarıdan gelen bakteri virüs ve yabancı proteinlere karşı vücudu korur. İki tip yanıt vardır.1. Özgün olmayan:- Yabancı molekülün içeri girişini önler.- İçeri girerse çoğalmasını durdurur. 2. Özgün yanıt- Hücresel - Humoral (antikor)
İmmünite1. Fiziksel koruma: deri, mukoza ve sekresyonlar gözyaşı, tükrük vb.2. Nonspesifik: Fagositoz İrin Ateş Anti - mikrobiyal proteinler Kompleman, kollektin, sitokin3. Spesifik: Humoral B hücreleri ve hafıza hücreleri Hücresel T hücreleri, sitokinler, hafıza hücreleri
Doğal Bağışıklık
Doğal Bağışıklık1. İstilacının lökositler ve doku makrofaj sistemi hücreleri tarafından fagositozu2. Ağız yoluyla alınan mikroorganizmanın mide asidi ve sindirim enzimleriyle haraplanması3. Derinin organizmaların istilasına karşı direnci4. Kanda zarar verici kimyasal aracıların bulunması Lizozim (mukolitik polisakkarid) Bazik polipeptidler Kompleman kompleksi Doğal katil lenfositler (NK hücreleri)
Doğal direnç mekanizmaları1. Anatomik ve fizyolojik bariyerler2. Kimyasal ve biyolojik faktörler3. Dalağın fonksiyonu4. Yaş5. Beslenme6. Irk ve genetik etki7. Ateş ve akut faz reaktanları8. Bakteriyel interferens ve İnterferon9. İnfeksiyonlara doğal duyarsızlık10. Oral tolerans11. Fagositler ve NK hücreleri12. Fagositoz ve Enflamasyon
1. Anatomik ve fonksiyonel bariyerler Deri ve mukozalar (yanık/ yarada infeksiyon riski artar) Solunum sisteminde mukosiliyer aktivite, öksürük, yutma, barsak peristaltizmi, dışkılama, ürinasyon gibi fizyolojik fonksiyonlar mikroorganizmaları bulundukları yerlerden uzaklaştırır ve konsantrasyonlarını azaltabilir2. Kimyasal ve biyolojik faktörler Deri (hafif asid) ve mide pH’ı (bakteri) Deriden salgılanan serbest yağ asidleri (bakteri, fungus) Gözyaşı, tükürük ve nazal sekresyonlardaki lizozimler (bakteri duvarını yıkar) Normal dokulardaki oksido - redüksiyon potansiyel anaeroblar Nitrik oksid (NO), peroksinitrit, oksijen radikalleri (bakterisid)
3. Dalağın fonksiyonu: Humoral ve selüler immünitenin oluşumunda rol oynar. Fagositlerin etkinliğini arttıran tuftsin denen bir peptid sentezler4. Yaş Bazı organizmalara karşı yaşa bağlı direnç farklılıkları görülür. Örn. Tüberküloza karşı direnç 5 yaşından önce ve 15 yaşından sonra daha fazladır Kızamıkçık virüsü fetusta ciddi hasar yaparken annede daha hafif infeksiyon yapar Viral hepatit ve tifo çocuklarda erişkinlere göre daha hafif seyreder
5. Beslenme Vitamin, mineral ve protein açığı hem humoral hem de selüler direnç mekanizmalarını bozar ve infeksiyona duyarlılığı arttırır E vitamini T ve B lenfosit yanıtlarını arttırır Fe++, bakterilerin çoğalması ve toksin yapımı için önemli olduğundan , transferrin ve laktoferrin gibi maddeler demiri tutarak mikroorganizmaların ondan yararlanmalarını azaltabilirler.6. Irk ve genetik etki Bazı ırkların infeksiyonlara direnci farklı olabilir. Beyazlar sistemik koksidioidomikozis infeksiyonlarına zencilerden daha dirençlidirler. Tek yumurta ikizlerinden birinde tüberküloz gelişirse, diğer kardeşin bu hastalığa yakalanma şansı % 87 olarak bulunmuştur.
7. Ateş ve akut faz reaktanlarıAteş: Eksojen pirojene karşı doku hasarının bulunduğu bölgeden salınan proenflamtuvar sitokinlerin (IL-1, IL-6, TNF-alfa) PGE2 aracılığı ile oluşturduğu bir yanıttır. Ateş organizmada zararlı etkene karşı non - immün ve selüler immün savunma mekanizmalarının harekete geçtiğinin bir göstergesidir.Akut faz reaktanları: Salınan sitokinler KC parankim hücrelerini uyararak değişik mekanizmalarla organizmanın non - spesifik savunmasına katkıda bulunan akut faz reaktanlarının antitripsin, antikimotripsin, seruloplazmin, kompleman 3 (C3), fibrinojen gibi sentezlenmesine katkıda bulunurlar.
8. Bakteriyel interferens ve interferon Organizmanın florası patojen etkenlerin yerleşip üremelerini baskılayan antagonistik etki gösterebilir. Örn. barsağın anaerob florası salmonella bakterilerinin üremesini baskılar veya colicin’ler barsakta E.coli, salmonella ve shigella için öldürücüdürler. Viral infeksiyondan sonra sentezlenen interferonlar hem viral replikasyonu keserek infeksiyonun oluşmasını engellerler, hem de makrofajları ve NK hücrelerini güçlü bir biçimde uyarır.
9. İnfeksiyonlara doğal duyarsızlık Bu bir infeksiyon etkenine karşı mutlak direncin olduğunu yani bu etkenin hastalık oluşturamayacağı demektir. Örn. tavuk kolerası ve sığır vebası insanda görülmezken, tifo, kolera, kızamık, sifiliz gibi infeksiyonlar da hayvanlarda oluşmaz (spesifik reseptör yokluğu)10. Oral tolerans GİS’deki mukozal immün sistemin, besinler ve normal flora bakterilerinden gelen antijenlere karşı immün yanıtı aşağıya çekerek immün sistemin gereksiz meşgul edilmesini önler. Buna oral tolerans denir. Birçok otoimmün hastalıkta ve inflamatuvar barsak hastalıklarında oral toleransın kırıldığı gösterilmiştir. Mekanizması bilinmemektedir.
Kan monositleri, doku makrofajları, nötrofiller gibi güçlü fagositler, mikroorganizmaları fagosite ederek onları öldüren hücrelerdir. Fc yüzey reseptörleri taşırler ve lizozomal granüllere sahiptirler. Direkt sitotoksik etkilerini apopitoz aracılığı ile yaptığı sanılmaktadır.11. Fagositler ve NK hücreler Fagositik aktivitesi olmayan NK hücreleri fungus, protozoon ve özellikle virüslere ve tümör hücrelerine saldırarak onları tahrip ederler.
12 – a. FagositozFagositoz Mikroorganizmaların / yabancı maddelerin görevli fagositler içine alınarak parçalanması ve sindirilmesi olayıdır. Mikroorganizmaların fagositlere bağlanmasını kolaylaştıran antikorlara opsonin , bu olaya opsonizasyon denir. Öldürme işi esas olarak “süperoksid- miyeloperoksidaz” sisteminin kombine çalışmasıyla patlayıcı karakterdeki “respitarory burst” olayları sonucu oluşan güçlü oksijen radikalleri tarafından yapılır. Öldürülen organizmalar litik enzimlerle parçalanıp dağıtılır. Bu sistemin zayıf olduğu kişilerde her zaman öldürme olmayabilir. Örn. klamidia, riketsiya ölmeden uzun süre makrofajlarda canlı kalabilir.
Fagositik aktivite Tüm granülositler fagositoz yapar En güçlüsü nötrofiller En zayıfı bazofillerdir Makrofajlar nötrofillerden de güçlüdür Lenfositlerin fagositoz yapma yeteneği yoktur Fagositoz sırasında anaerobik metabolizma aktiftir.MonositYutulmaya başlananyabancı hücre
Fagosite edilen antijenin sindirilmesi sırasında rol oynayan faktörler1) Reaktif oksijen metabolitleri2) Peroksidaz ve katalaz etkisi ile hidrojen peroksit’ten oluşan toksik halit’ler 3) Nitrik oksit4) Nötral pH’da aktif katyonik proteinler ve defensinler5) Asit pH’da aktif lizozomal enzimler6) Laktoferin ve arginaz gibi büyüme inhibitörleri
Fagositoz
12 – b. İnflamasyonÇeşitli etkenlerin neden olduğu doku hasarlarına karşı organizmanın selüler ve humoral düzeydeki güçlü ve abartılmış fizyolojik yanıtlarıdır. Amacı; etkeni (bakteri gibi) ve ortaya çıkan ürünleri (immün kompleks gibi) ortadan kaldırmak, etkeni olduğu yerde sınırlı tutmak ve kontrol sağlandıktan sonra doku hasarının tamir ve yenilenmesine olanak sağlamaktır.
İnflamasyon: non-spesifikİmmune sistem: spesifikSavunma Mekanizmaları
İnflamasyon Vücudun hasara karşı verdiği yanıt !!!1. RUBOR ( CALOR) : Vazodilatasyona bağlı kanlanmanın artışı (yerel kızarıklık, ısı artışı) 2. TUMOR : Yerel şişlik. Kapiller geçirgenliğin artması ile bol miktarda sıvının interstisyel aralığa sızması (ödem) 3. DOLOR : Dokudan salınan bazı kimyasalların çağrısı ile çok sayıda nötrofil ve monositin dokuya göçü (yerel ağrı)4. FONCTIO LAESA: Fonksiyon kısıtlanması
İnflamasyonAnatomik olarak: Kızarıklık Şişlik Lokal ısı artışı Ağrı Fonksiyon azalmasıHistolojik olarak:İnflamasyonlu dokuya lökositlerin birikmesi.
İnflamasyon Şiddetinin DerecesiAkut: Kısa süreli saatler, günler Nötrofil istilasıKronik: Uzun süreli haftalar, aylar İşe immun sistem karışır Lenfositler
İnflamasyonMekanizmaKan damarları: çap ve permeabilitede değişiklikLökositler: Kemotaktik göçİnflamatuar mediatörlerin salınması
İnflamasyonKandan Dokuya Geçiş:1 . Marginasyon2 . Diyapedez3 . Kemotaksis
İnflamasyonAmeboid migrasyon / Diapedez Hücrenin emekleme benzeri hareketleri Lökositler göç edip bakteriyi bulur. Hücre içindeki aktin ile gerçekleşir. Farklı hücrelerde farklılık sergiler.
İnflamasyonKemotaksis Bir uyarana karşı cevap olarak hücrenin göçe yönlenmesidir. Uyaranlar Bakterilerin sekresyon ürünleri İnflamasyon mediatörleri
İnflamasyonİnflamasyon mediyatörleri Plazma proteinlerinden türeyenler: Pıhtılaşma sırasında salınan ürünler Hücrelerden kaynaklananlar: Sitokinler, histaminSadece salınır / lokal etki(hormon benzeri özgüllük) Histamin Bradikinin Serotonin Prostoglandin Kompleman faktörleri Pıhtılaşma ürünleri Lenfokinler
Doku hasarıKimyasal MediatörsalınmasiArtmış VaskulerpermeabiliteKemotaksisPatojenİnflamatuar Cevap
Doku hasarıKimyasal MediatörlerinsalınmasıArtmış VaskulerpermeabiliteKemotaksisFibrin yumağıHasar bölgesini ayırırHasar bölgesindekiLökosit sayısında artışPatojenler tutulupyok edilirPatojenİnflamatuar Cevap
Nonspesifik Direnç Kimyasal savunma1. Kompleman Çoğunluğu enzim öncülü olan 20 kadar protein grubu Tümü plazma proteinleridir Normalde inaktiftirler ve çoğunlukla klasik yolla aktiflenirler. Yabancı bir madde ile kombine olduğunda bir “komplement kaskadı” aktive edilir Kompleman proteinleri bakteriyel membranı yırtarlar2. Interferon Viral infeksiyonlara direnç için vücut hücrelerini stimule ederler Viral replikasyonu inhibe ederler
Kompleman AktivasyonuA - Klasik Yol Antijen - antikor reaksiyonu ile uyarılır. Antijen antikora bağlanınca antikor yapısındaki sabit bölgede bulunan reaktif bir bölge aktiflenir. Bu bölge kompleman sisteminin C1 proteinine bağlanır. Bu; reaksiyonun geri kalanını tetikler.
Kompleman AktivasyonuA - Klasik Yol
Kompleman AktivasyonuB - Alternatif Yol
Kompleman sistemi çalışmaya başladıktan sonra oluşan ara ve son ürünler istilacı mikroorganizma yada toksinin etkilerini engellerler Opsonizasyon ve fagositoz (C3b ve C5b) Lizis (MAK-C5b6789 kompleksi) Aglütinasyon Virus nötralizasyonu Kemotaksis (C5a) Mast hücre ve bazofil aktivasyonu (C3a, C4a, C5a) İnflamatuvar etkiler
KomplemanSıvı fışkırmasıBakteriyel membran
Edinsel Bağışıklık
Edinsel BağışıklıkOrganizmanın selektif ve antijene spesifik direnç kazanmasıdır. İki şekilde sağlanır.1. Aktif immünizasyon: Hastalık etkeninin doğrudan alınması (doğal infeksiyon) veya bu etkenin zararsız hale getirilmesinden sonra konağa verilmesiyle (aşılama) kazanılır2. Pasif immünizasyon: Anneden bebeğe geçen bağışıklık dışında, belirli bir antijene karşı hiperimmün kılınmış başka konaktan (at..) alınan immün serumun veya immünoglobülinlerin korunmak istenilen kişiye verilmesiyle kazandırılır.
Edinsel Bağışıklık1. Hücresel Bağışıklık (T hücre aracılı)2. Humoral Bağışıklık (B hücre aracılı)İstila! İstilacının yapısında bulunan bileşikler (protein, polisakkarid) ANTİJENHaptenler !!!İstila lenfoid doku ile karşılanır.
Bakteri VirüsEdinilmiş yanıtMükoz membranFiziksel bariyerSiliaYanıt SitokinlerAntimikrobiyal sekresyonlarMakrofajlarMakrofajlarAntijeni sunarHücresel yanıtT SitokinSitotoksik THumoral yanıtBMemory BPlasmaAntikorlar
B Lenfositleri B lenfositlerinin farklılaşması Kemik iliği Karaciğerde olmaktadır. Stem hücreden olgun B hücresi oluşması antijenden bağımsız B lenfositlerinden plasmosit ve bellek hücrelerin oluşması antijene bağımlıOlgunlaşmış B lenfositlerin uyarılması sonucu: Plasma hücreleri Bellek B lenfositleri
Antikorlar Plazmositler tarafından sentezlenir Immunoglobulin tipleri: IgG, IgM, IgA, IgD IgEIg’lerin bulunduğu yerler: Plasma Daha az oranda Dokularda, Hücrelerarası sıvılarda
Antikor yapısı ve B hücre çeşitliliği Antikorlar antijenlere özgündür ( çeşitlilik oranı :1016 ) B hücreleri sIg (B cell receptor) taşırlar. sIg, antigenle karşılaşınca B hücreleri çoğalıp plasma hücrelerine farklılaşır Plasma hücreleri özgün antikor salgılarlar.
Immunoglobulinlerin yapısı Antikorlar serum proteinlerinin çoğunlukla gama globulin fraksiyonu içinde bulunmaktadır. Bir antikor molekülü 4 polipeptitden oluşur 2 kısa= hafif (Light chains), 2 uzun= ağır (Heavy chains) Uzun ve kısa zincirler birbirine disülfit bağları ile bağlanmıştır.
Domain (ilmik) Hafif zincirde iki domein var:Variable = VLConstant = CL Ağır zincirde dört domein var:VH CH1, CH2 ve CH3 IgM ve IgE’de CH4 de bulunmaktadır. CL; CH sabit bölgelerdir.. variable bölge: Aminoterminal bölge constant bölge: Karboksi terminal bölge
Immunoglobulinlerin yapısı İki ağır (H); iki hafif (L) zincir İki Fab (N terminal) ve bir Fc (C terminal) domain Değişken bölge: özgünlük sağlar Sabit bölge: immün sistem bileşenleri ile ilişkiye girer.
E n z i m a t i k yıkım
Hiper değişken bölgeler antijen bağlamada önemlidir.Bu bölgelere “complementary determining region” da (CDRs) denir;
Ağır zincir için : , , , , Hafif zincir için: kappa () ve lambda () İki değişken bölge vardır. (VH ve VL)Ig tipi Ağır Zincir Alt Tip Sayısı IgM 2IgG 4IgA 2IgD -IgE -
B Hücre Reseptörü ve İmmunglobulinler
Antijen – Antikor Birleşmesi Antikor antijenik determinant veya epitopa; glikoproteinlere, polisakkaridlere, glikolipidlere, proteoglikanlar bağlanır. Bağlanma gücü affinite olarak geçer.• Bağlanmada non-covalent bağlar • elektrostatik, • hidrogen bağları, • van der Waals kuvvetleri • hidrofobik kuvvetler rol oynar
Organizmaya giren bir antijene karşı oluşan antikorlar suda, tuzlarda ve değişik eriticilerde erime dereceleri, elektroforez hızları, molekül ağırlıkları, ultrasantrifüjlemede çökme hızları ve diğer özellikleri yönünden çeşitli ayırımlar gösterirler. Buna göre IgA, IgD, IgE, IgG ve IgM diye adlandırılan değişik immunoglobulinler ortaya çıkar.
IgG Normal insan serumunda bulunan Ig'lerin yaklaşık % 70-75'ini oluşturur. Birbirlerine -S- S- bağları ile bağlanmış iki adet hafif (L) ve iki ağır (H) polipeptit zincirinden oluşur Sekonder bağışık yanıtta fazla miktarda oluşur. Antitoksinler IgG sınıfındandır. Aglütinasyon ve presipitasyon oluşturur. Opsonizasyon etkisi vardır. IgG 2 alt tipi hariç, plesentadan geçmektedir.
IgM Serumdaki Ig'lerin %10'unu oluşturur. Pentamer şeklinde 5 üniteden oluşur. Bu alt üniteler birbirleriyle CH3 ve CH4 ilmikleri ile disülfit bağları oluşturarak bağlanırlar IgM’de \J\ zinciri de bulunmaktadır. 5-10 antijen molekülü bağlayabilmekte. İnfeksiyon hastalıklarının seyri sırasında en erken sentezlenen antikor Büyük bir kısmı (%80) damar içinde bulunur.
IgM Çoğunlukla primer immun yanıtta oluşur. Plasentadan geçmez. Fötüste IgM düzeyinin artmış olması konjenital infeksiyon veya perinatal infeksiyonu göstermektedir. Aglütinasyon, hemaglutinasyon, virüs nötralizasyonu ve komplemanı bağlama özelliğindedir
IgA Serum ve salgısal tipleri var Serumdaki immungolobulinlerin %15-20'sini oluşturmakta Serumdaki IgA'ların % 80'i monomerSalgısal IgA Genellikle dimer şeklindedir Sistemik hümoral bağısıklıkta fazla etkili değildir. Mukozal immunitede önemli rol oynar.
IgA Klasik yoldan komplemanı aktive etmez Alternatif yoldan kompleman aktivayonu yapabilmektedir. IgA bakteriyel lizize yol açmaz. Lizozim enzimi varlığında gram (-) organizmlere karşı bakterisidal aktiviteye sahip Sekretuar IgA antiviral etkisi olan bir antikordur Aglütinasyon etkisi bulunmaktadır
IgD Serumda eser miktarda bulunur Total plazma inmunoglobulinlerinin % 1'inden daha azını oluşturur. Dolaşımdaki B lenfositlerinin yüzeyinde bulunur Ayrıca kordon kanında ve lenfatik lösemi hücrelerinde bulunduğu belirtilmektedir. Antikor etkinliğinin olduğu ispatlanamamıştır Monomer şeklindedir Isı ve aside duyarlıdır. Alternatif yoldan komplemanı aktive edebilmektedir. Serumda bazı antijenlere (penisilin, insülin, nükleer antijen, trioid antijeni) karşı IgD tipi antikorlar gösterilmiştir.
IgE Serumda çok az miktarda bulunmaktadır. Allerjik olaylarda rol alır. Tükrük ve nazal sekresyonlarda bulunur. Isıya duyarlı antikordur. Plasentadan geçmediği için fetusta duyarlılık oluşumuna neden olmaz. Alternatif yoldan kompleman aktivasyonuna katılır.
İmmunglobulinlerin Özellikleri
Kan grupları
Rh Uyuşmazlığı
Antikor etkinliği Direk saldırarak: aglütinasyon, presipitasyon, nötralizasyon, lizis Kompleman sistemini uyararakMonoklonal antikorlar Tek bir antijenik determinanta karşı uyarılmış tek tip hücrelerin çoğalması ile oluşan plazma hücrelerinin ürettiği tek tip antikorlardır.
Kanser özgün yüzey molekülleri Geni Klonla / protein ekspresyonu / antikor yapımıMonoklonal antikorlar ve kanser ÖlümantikorMacrophageFcreseptörCancerKansere özgü molekül
Değerlendirme Soruları1. Aşağıdakilerden hangisi sekonder lenfoid organdır?A) Dalak B) Kemik İliği C) TimusD) Fabricius kesesi E) Hepsi2. İnsanda fabricius kesesi eşdeğeri olarak kabul edilenlenfoid organ hangisidir?A) Timus B) Lenf bezi C) BademciklerD) Kemik iliği E) Dalak3. Aşağıdakilerden hangisi primer lenfoid organdır?A) Lenf bezi B) Apendiks C) TimusD) BademciklerE) Dalak4. Antijen sunuculuk görevi yapanhücre hangisidir?A) B - lenfosit B) T - lenfosit C) Nötrofil lökositD) Makrofaj E) Eritrosit
Değerlendirme Soruları5. Lenfosit ön hücreleri nerede olgunlaşarak olgun T- lenfosit halinegelirler?A) Lenf bezi B) TimusC) DalakD) Kemik İliğiE) Peyer plakları6. Aşağıdakilerden hangisi B - lenfosit özelliklerine uymaz?A) Hücresel bağışık yanıt oluşumunu sağlarlarB) Yüzeylerinde Ig yapısında reseptör taşırlarC) Fabricius kesesi veya eşdeğeri organda olgunlaşırlarD) Immunglobulin sentezlerlerE) T - lenfositlere göre sayıları daha azdır.7. Aşağıdaki özelliklerden hangisi T - lenfosit hücresine uymaz?A) Kemik iliğindeki ana (kök) hücreden köken alırlar.B) Timusta olgun T - lenfosit haline gelirler.C) Yüzeylerinde TCR antijen reseptörü taşırlar.D) Organ transplantasyonlarında etkin rolleri vardır.E) Başkalaşıma uğrayınca plasma hücresi haline geliler.8. İmmün cevap oluşumunda yardımcı,uyarıcı rol oynayan hücre hangisidir?A) Th = T4 lenfosit B) Ts = T8 lenfosit C) Tc lenfositD) B lenfosit E) Hepsi
Değerlendirme Soruları9. \HL-A antijenleri\ ile ilgili olarak doğru şıkkı işaretleyiniz.A) Ekzojen antijenlerden canlı etkenlere aittir.B) Hapten yapısındadır.C) Doku grubu antijenidir.D) Tümör antijenidir.E) Hiçbiri10. “Organizmanın antijenle ikinci kez karşılaşmasından birkaç dakika sonra kaşıntı, solunum sıkıntısı, siyanoz, kusma, karın ağrısı, ishal ve şok bulguları gelişir.”Yukarıda tanımlanan hipersensitivite tipinin adı aşağıdakilerden hangisidir?A) Lokal anafilaksi.B) Sistemik anafilaksi.C) Sistemik immunkompleks hastalığı.D) Lokal immunkompleks hastalığı.E) Hiçbiri.11. Aşağıdakilerden hangisi sitotoksik T hücrelerinin fonksiyonlarından değildir?A) Antikor yapımı.B) Virusla infekte doku hücrelerinin tahribi.C) Kanser hücrelerinin tahribi.D) Transplante edilmiş organ hücrelerinin tahribi.E) Hiçbiri.12. Aşağıdakilerden hangisi doğal bağışıklığı oluşturan faktörlerden değildir?A) KomplemanB) AntikorC) MakrofajlarD) Natürel killer hücreleriE) Hiçbir
Değerlendirme Soruları13. Aşağıdaki ifadelerden \otoimmun hastalıklar\ için yanlış olanı işaretleyiniz.A) Vücudun kendi öz dokularının antijenlerine karşı otoantikor geliştirmesi ya da bu antijenlere duyarlı T lenfositlerinin oluşması ile ortaya çıkar.B) Otoimmun hastalıklarda hümöral veya hücresel immunite, ya da her ikisi ile ilgili reaksiyonlar oluşabilir.C) Organa özgü ya da sistemik olabilir.D) Bazı olgularda eksogen antijenlere karşı gelişen antikor, organizmaya ait maddelerle çapraz reaksiyon verebilir.E) Hiçbiri
ANTİJEN - ANTİKOR BİRLEŞMESİ REAKSİYONU
TanımlarAntijen: Immun olgunluğa sahip organizmaya uygun yollardan girdiklerinde kendilerine karşı bağışık cevap oluşmasına yol açan, bu cevap sonucunda ortaya çıkan ürünlerle özgül olarak birleşme özelliğinde olan organizmanın kalıtsal yapısına yabancı maddelerdir.Antikor: antijenlere sıvısal bağışık cevap sonucunda plazma hücreleri oluşturulan antijenleri ile özgül olarak birleşme özelliğinde olan özgül immunoglobulinlerdir.
Patojen mikroorganizmaların çoğu iyi antijen yapısında olan moleküllere sahiptir. Bir mikroorganizmada birden çok antijen bulunur. Oluşan antikorlar başta kan serumu olmak üzere tükürük, beyin omurilik sıvısı (BOS), dışkı, burun salgısı, göz yaşı diğer vücut salgılarında bulunurlar.
Ag – Ab birleşmesinin özellikleri1. Ag – Ab birleşmesi özgüldür. Bu özgüllük elde ikisinden birisinin bulunması halinde, onu bir ayıraç olarak kullanarak diğerini araştırmak, saptamak ve tanımak olanağını verir. Makro moleküller antikor yanıtına sebep olurlar. Bu moleküller kompleks karbonhidratlar, fosfolipidler, nükleik asitler, proteinlerdir. Antikorlar antijenlerin yüzeyindeki determinant veya epitop adı verilen yüzeyde yer alan hidrofil, genellikle sıralı aminoasitlerden olusan bir bölüme bağlanırlar. Epitop antijenin özgüllüğünü sağlayan yapıdır. Antikorların antijenle bağlanan kısmına paratop adı verilir.
Ag – Ab birleşmesinin özellikleri2. Ag – Ab birlesmesi kimyasal bir reaksiyondur. Kovalent olmayan bağlar rol oynar. Bu bağlar kuvvetli değildir. Bu birleşmede etkili kuvvetler şunlardır:A. Elektrostatik kuvvetler: antijen ve antikorların aminoasitleri üzerinde bulunan zıt elektrik yüklü (amonyum ve karboksil) determinant gruplarının, elektrostatik çekim kuvvetiyle birbirlerini çekerek birleşmesidir.B. Hidrojen bağları: Ag ve Ab moleküllerinin birbirine yaklaşması ile gerçekleşen, hidrofilik gruplar arasında meydana gelen geriye dönüşür zayıf bağlardır.C. Hidrofobik bağlanma: yüzeylerinde glisin, alanin, lösin, izolosin gibi hidrokarbon aminoasit içeren iki protein arasındaki su moleküllerinin itilmesiyle oluşan bağlardır. Ag – Ab birlesmesinde en önemli rolü bu bağlar üstlenirD. Vander Walls kuvvetleriyle bağlanma: bu kuvvetler antijen ve antikor molekülünü saran elektron bulutlarıyla ilgili kuvvetlerdir. Ag – Ab arasındaki uzaklık 1-2A° inince
Ag – Ab birleşmesinin özellikleri3. Geriye dönüşür (reversible) bir reaksiyondur. Ag + Ab AgAb. Bu olay Danyz deneyi ile gösterilebilir. Belli bir miktarda antitoksine belli miktarda toksin eklenirse nötralize olmaktadır. Ancak aynı miktar antitoksine onu nötralize edecek miktarda toksin bir defa değil de önce bir kısmı, bir süre beklettikten sonra arta kalan kısmı eklenecek olursa toksinin tam nötralize olmadığı gözlenir. Bunun nedeni; ilk katılan toksinin nispeten fazla sayıda ve kuvvetli bağlarca antitoksine bağlanması ikinci kısım eklendiğinde ise serbest antitoksinin azalması ve toksinin zayıf bağlarla bağlanmasıdır. 24 saat beklendiğinde toksin zayıf bağlardan ayrılıp kuvvetli bağlarla antitoksine bağlanır ve nötralize olur.
Ag – Ab birleşmesinin özellikleriAffinite: antikorun tek bir antijenik determinant ile bağlanma kuvvetidir. Antijenler birden fazla determinanta sahiptir. Bundan dolayı birden fazla antikor bağlar. Multivalan antijenlerde bir determinantın birden fazla kopyası bulunur. Antikorlarin 2 valansı bulunur. Avidite: Antikorların multivalan antijenlerle bağlanma gücüne denir. Bu bağlanma gücü tek tek determinantların, antikordaki paratoplara bağlanma güçlerinin toplamından daha büyüktür.
Ag – Ab birleşmesinin özellikleri4. Ag – Ab uygun oranlarda birleşir. Ag ile Ab’un uygun oranlarda birleşmesine eşdeğer bölge (optimal zon) denir. Eğer Ab fazlalığı olursa pre-zon, Antijen fazlalığı olursa post-zon olarak adlandırılır.
Ag – Ab birleşmesinin özellikleri5. Ag – Ab Marrack’in kafes kuramı teorisine göre birleşir.Bu teoriye göre tam antijenler çok valanslı, tam antikorlar ise iki valanslıdır. Bu temele dayanarak Ag’ler ile antikorlar büyük bir ağ veya kafes oluşturacak şekilde birleşirler.
Ag – Ab birleşmesinin özellikleriBirinci safha: Özgül antijen ile antikorlar saniyeler içinde birleşir. Bu reaksiyon sonucu enerji (5 – 7 Kcal.) açığa çıkar. Bu safhada ortamda elektrolitlerin bulunması şart değildir. Bu safha gözle görülmez. İkinci safha: Reaksiyon daha yavaş olur. Çok az ısı enerjisi açığa çıkar. Reaksiyon için ortamda elektrolit bulunması gerekir. Ortamın pH ve sıcaklığı nötral olmalıdır. Bu safha gözle görülür. Sonuçlanması saatler, hatta günler alır.6. Ag – Ak birleşmesi iki safhalı bir reaksiyondur.
Antijen – Antikor birleşmesi ( Özet ) 1) Özgüldür.2) Kimyasal bir reaksiyondur.Kuvvetli olmayan bağlar• Elektrostatik kuvvetler• Hidrojen bağları• Hidrofobik bağlanma• Van der Walls kuvvetleri ile bağlanma3) Geriye dönüşür bir reaksiyondur.(Danyz olayı)4) Uygun oranlarda birleşirler.(prezon-optimal-postzon)5) İki safhalı bir reaksiyondur.
Serolojik deneyler Mikrobik hastalıklarında tanısında serolojik deneyler iki amaca yönelik olarak uygulanır1. Infeksiyon hastalıklarının tanısında: Bilinen mikroorganizma antijenleri kullanılarak insan serumunda yada diğer vücut sıvılarında bulunan antikor arın araştırılıp ortaya çıkarılması suretiyle hastalığın tanısının konması Elimizde belirli antikorları içeren bağışık serumlardan yararlanarak hastalık materyallerinde mikroorganizma antijenlerini saptamak dolayısıyla hastalık tanısı koymak2. Bakteri tanımlanması: Bilinen antikorları içeren bağışık serumlar kullanılarak mikroorganizma antijenlerini saptayarak üretilen mikroorganizmaların identifikasyonu yapmak yani bakteryi tanımlamak
AŞIRI DUYARLILIK REAKSİYONLARI
Aşırı Duyarlılık Reaksiyonları Bazı antijenlere karşı konak organizmada oluşan bağışık yanıt, Bazen konağa yarar yerine zarar verir. Doku hasarı ile sonlanan bu olaylara Aşırı Duyarlılık Reaksiyonları (ADR) denir. Tüm ADR’ler antijen niteliğindeki maddelere karşı oluşur. ADR iki grup ve dört tip halinde incelenir:
Aşırı duyarlılık reaksiyonlarıGrup I. Antikor bağımlı ADR Tip I:Antijen(allerjenin) etkisiyle CD4+ Th2 lenfositlerden salınan sitokinler ile B hücre aktivasyonu ve Ig E salınımı sonrasında mast hücreleri ve bazofillerin aktivasyonuTip II:Antijenler intrensektir ve çoğu zaman hücrelerin membranında lokalizedir.Tip III: Antijen-antikor kompleksleri ile oluşur.Grup II. Hücresel ADR Tip IV: Hücresel aşırı duyarlılık reaksiyonudur.
Aşırı duyarlılık reaksiyonları ile ilişkili hastalıklar1) Antikora bağımlı olan ADR Tip 1 Atopik alerjiler Deri anaflaksisi İlaç alerjileri Tip 2 ( Sitotoksik tip ADR ) Rh uyuşmazlığı Kan uyuşmazlığı Otoimmun hastalıklar Genel sistemik anaflaksi Tip 3 ( İmmun komplekslerle oluşan ADR ) Artus hastalığı Serum Hastalığı İmmun kompleks hastalığı2) Hücresel ADR Tüberkülin duyarlılığı Bakteri, virus, mantar allerjileri Doku atılması
Tip 1 Aşırı Duyarlılık ReaksiyonuAllerjik inflamasyonda görevli hücreler:Mast hücreleri: o Dokularda yaygındırlar. o Yüzeylerinde Fc e RI reseptörü taşırlar.o Sitoplazmalarında yoğun granüller bulunur. o Duyu sinirleriyle işbirliği yapar.o Allerjen etkisiyle granüllerini ortama boşaltır. o Bir mast hücresinde 3-5 pg histamin (H1)bulunur. o Ayrıca kallikrein, triptaz ve sitokinler salgılar.Eosinofiller:o IgG ile uyarıldıklarında:o Eosinofil katyonik peptid (ECP)o Eozinofil kaynaklı nörotoksin (EDN)o Major basic proteino Transforming growth factorSalgılarlar* Th hücreleri* Fc ε reseptörü taşıyan Langerhans hücreleri
Tip 1 Aşırı Duyarlılık ReaksiyonuMediatörler Histamin Nötrol proteazlar Kimaz Triptaz Asit hidrolazlar HeparinYeni sentezlenen mediatörler Lökotrien B4 , C4 , E4 PGD2 PAF Sitokinler ve kemotaktik faktörler Diğer Substans P Nörokinin A CGRP Bradikinin
Tip 1 Aşırı Duyarlılık Reaksiyonu Antikor, antijenin giriş bölgesinde oluşur solunum, sindirim yolu mukozası, lenf nodları gibi CD4+ T lenfositlerin yardımı ile B lenfositler özgül IgE sentezler IgE, mast hücreleri ve bazofillere bağlanır Böylece o kişi söz konusu antijene karşı duyarlanmış olur. Önceden duyarlanmış kişi, aynı antijen ile karşılaştığında antijen mast hücreleri ve bazofillerde bulunan IgE reseptörünün Fab parçasına bağlanır Bu yolla, histamin salınımı ile 5-60 dakika içinde vasodilatasyon eksüdasyonn gland sekresyonu bronş düz kaslarında kontraksiyon olur
Anafilaktik reaksiyonIg EAntijenIg EIg E???Mast hücresiHistaminHistaminFab
Tip 1 Aşırı Duyarlılık Reaksiyonu IgE aracılığı ile olur.Allerjinin oluşabilmesi için gerekli koşullar: Kişinin allerjen ile karşılaşması Spesifik IgE sentezlenmesi IgE’ nin mast hücreleri ve bazofillere Fc parçası ile bağlanması Allerjenle tekrar karşılaşma Mast hücrelerinin yüzeyindeki IgE’ e antijenin bağlanması Mediatör salınımı Hedef organlarda mediatör etkilerinin açığa çıkmasıAllerjinin ortaya çıkmasını etkileyen faktörler: Heredite Çevresel faktörler Viral enfeksiyonlar
Tip 1 Aşırı Duyarlılık Reaksiyonu IgE’ ler mast ve bazofil hücrelere Fc kısımlarıyla yapışır. Fab kısımları yeni girecek Ag’ler için serbesttir. Sağlıklı lenfositlerin allerjenle karşılaştıklarında baskılayıcı faktör salgıladıkları düşünülmektedir.
IgE aracılı IgE aracılı olmayanKompleman aracılıklı olmayanSensitizasyonIgE cevabıTekrar karşılaşmaKompleman aracılıklı İmmün kompleksAnafilotoksinler Kinin KoagulasyonMAST HÜCRE AKTİVASYONUMEDİATÖRLERİN SALINIMIANAFİLAKSİNİN KLİNİK BULGULARIDekstran, MannitolOpiatlar Direkt mast hücre aktivasyonu
AnaflaksiIgE aracılı Anaflaktoid reaksiyonIgE aracılı olmayanIg E
Tip I Aşırı Duyarlılık Reaksiyonu
Tip 1 Aşırı Duyarlılık ReaksiyonuAnaflaksiLokalize anafilaksi Ürtiker Allerjik rinit, konjonktivit, Gastroenterit Atopi (Tip I aşırı duyarlılık reaksiyonuna ailesel yatkınlık) insanlarda %10’ durSistemik anafilaksi laringeal ödem, yaygın bronkokonstriksiyon, şiddetli respiratuar distres, vasodilatasyon, eksüdasyon ve şok gelişimi
Tip 1 Aşırı Duyarlılık ReaksiyonuGenel sistemik anfilaksi (korunmasızlık)o Dakikalar içinde oluşuro Antikor oluşturabilen her canlıda uygun Ag verilerek anaflaksi oluşturulabilir.Anaflaksi ve allerjik inflamasyonun oluşum evreleri Duyarlılaşma Bekleme dönemi Şok dozu Erken dönem: ( histamin ) Arteriyollerde vazodilatasyon İnterstisiel dokularda ödem Geç dönem ( PAF, PG D2, Lökotrienler ) Geri dönüşümsüz doku hasarı Şok organında şok bulgularının ortaya çıkmasıÖdem
Anaflaksi – Klinik Başlangıç semptomlarıAnaflaksiÖnceden tahmin edilemeyen, Ani başlangıçlı ve hızlı seyirli, Tüm sistemleri etkileyebilen, Bazen ölümle sonuçlanabilen... Ciltte kaşıntı ve eritem İç sıkıntısı ve ölüm korkusu Baş dönmesi ve bayılma hissi Solunum sistemi bulguları“Semptomlar ne kadar kısa sürede ortaya çıkarsa, reaksiyon o kadar ciddi seyirlidir”
Anaflaksi KlinikDeri Deride karıncalanma, ürperme Sıcak basması “Flushing” Ürtiker AnjioödemSolunum sistemi Rinore, nazal konjesyon Hapşırma Ses kısıklığı Boğazda dolgunluk Boğulma hissi Stridor Göğüste sıkışma hissi Solunum yetmezliği Vizing
Anaflaksi Klinik Gastrointestinal Bulantı Kusma Karın ağrısı - krampları Diyare Kardiyovasküler Hipotansiyon - vasküler kollaps Taşikardi Atrial veya ventriküler aritmiler Kardiyak atım volümü düşmesi Koroner arter spazmı Mİ Kardiyak arrest
AnaflaksiKlinik Nörolojik Bayılma Baş dönmesi Oryantasyon bozukluğu Nöbet Konfüzyon Şuur kaybı Üriner ve fekal inkontinans
Tip 1 Aşırı Duyarlılık ReaksiyonuAtopio İnsanların %10’unda bulunuro Genetik geçiş söz konusudur o Allerjen solunum yoluyla alınınca o burun ödemio bronş spazmıo Ağız yoluyla alınırsa o gastrointestinal bulgularAnaflaksi’nin pasif olarak aktarılması Anaflaktik hayvanın serumu bekleme döneminden sonra alınıp başka bir hayvanın damar içine aktarılırsa birkaç saat sonra o hayvanda da alerji gelişir. Deriye verilirse 24 saat sonra o bölge duyarlılaşır.
Tip 1 Aşırı Duyarlılık ReaksiyonuAnaflaksi ve Atopi temeline dayalı hastalıklar Allerjik astma Saman nezlesi Ürtiker Atopik dermatit Serum anaflaksisi Böcek sokması İlaç duyarlılığıAllerjik astma Allerjenler: Polen, Ot, Hayvan tüyü vb Solunum yada ağız yoluyla alınır Nöbetlerde hırıltılı solunum, burun akması, bol ve yapışkan mukus Nöbet dışında hasta normal Şok organ bronş ve üst solunum yolları
Tip 1 Aşırı Duyarlılık ReaksiyonuSaman nezlesi Solunum yoluyla alınan allerjenler: Polen, Ot, Hayvan tüyü vb Konjonktivalarda kızarma, kaşıntı Burun mukozasında ödem, bol salgı Mevsimsel olarak yineler Şok organ: mukozalar
Tip 1 Aşırı Duyarlılık ReaksiyonuÜrtiker Allerjenler: Yumurta, Çikolata, Çilek, Deniz ürünleri, Patlıcan gibi besin maddeleri Ağız yoluyla alınır Deri ve mukozalarda kızarıklık, kabarıklık ve Ödemile seyreder
Tip 1 Aşırı Duyarlılık ReaksiyonuAtopik dermatit Süt çocuklarında görülür Allerjenler ağız yoluyla alınır Baş, boyun, bilek ve ellerde kızarıklık, papül ve vezikül görülür.
Tip 1 Aşırı Duyarlılık ReaksiyonuSerum anaflaksisi Hayvan ve insan serumlarından elde edilen antikorlar (antiserumları)verildiğinde, yabancı proteinlere karşı anaflaksi gelişebilir Tip lll aşırı duyarlılık reaksiyonda gelişebilir.Difteri, Tetanoz, Hepatit , Kuduz
Tip 1 Aşırı Duyarlılık ReaksiyonuBöcek sokması Arı, Örümcek, Akrep, Yılan vb Oluşan reaksiyon atopi niteliğindedir. Hastalarda: Bronkospazm, Ödem, Döküntü, Kalp yetmezliği, Ölüm İlaç duyarlılığı Allerjen: ilaçların kendileri yada vücut proteinleriyle birleşebilen partikülleri Penisilin, Sülfonamid vb Allerji oluşumunu etkiler faktörler: Genetik yatkınlık, İlaçların veriliş yolu, dozu, süresi. Anaflaksi yada ellerde kontakt dermatit tablosu
Tip 1 Aşırı Duyarlılık Reaksiyonu Tanı - Deri testleriPrick testPatch test
Tip 1 Aşırı Duyarlılık Reaksiyonu TedaviGenel prensipler: Hızlı tanı Hızlı tedavi Doğru tedavi Her branştan hekim Her yaştan hasta Amaç: Mediatörlerinin etkilerini gidermek Vital fonksiyonları desteklemek Daha sonraki mediatör salınımını önlemek
Tip 1 Aşırı Duyarlılık Reaksiyonu TedaviEsaslar Vital bulguların süratle değerlendirilmesi İlaçların zamanında uygulanması Tedavinin hastaya özelleştirilmesi Öncelikle en acil çözülmesi gereken soruna yönelik tedavilerin yapılması Tedavi basamaklarının birçok aşamasının birarada uygulanması İlk değerlendirme ve pozisyon Solunum yolları Şuur durumu Kan basıncı ve nabız Modifiye trendelenburg Hastanın vücut ağırlığı
AnaflaksiTedaviAdrenalin (epinefrin) En önemli ilaç İlk uygulanması gereken ilaç Erken uygulanması gereken ilaç Doz ve uygulama yolu klinik tablonun şiddetine hastanın yaşına Uygulama şekli: İM Erişkin hasta : 0.3-0.5 mg. Çocuk hasta : 0.01 mg/kg, maks 0.3 mg Kan basıncı ve nabız kontrolü ile klinik cevap yetersiz ise; 10-15 dakika aralıklarla 2-3 kez tekrar!
AnaflaksiTedavi - AdrenalinCiddi hipotansiyon ve şok var ise: İntravenöz Reaksiyonun şiddetine göre doz Öncelikle dilüsyon ! 0.1 ml 1 / 1000’lik adrenalin + 10 ml SF (0.01 mg / ml). Çok yavaş İV(20 mikrogr / dk; ~ 5 dk içinde)İV bolus uygulama yetersiz İV sürekli infüzyon Kardiyak monitörizasyon 1 ml 1:1000’lik adrenalin + 500ml %5 dekstroz 0.25-2.5 ml / dakika
AnaflaksiTedavi – Adrenalin Eğer damar yolu açılamıyor ise ! ! !Sublingual (SL) SC ya da İM uygulamaya göre daha hızlı İM dozda adrenalin, SL alanın 1/3 arka bölümüne Endotrakeal tüp içine IV doz Yeterli uzunlukta bir kateter Karina bölgesinin hemen üzeri
AnaflaksiTedaviOksijen Solunum güçlüğü ve siyanoz 4-6 litre/dakika Turnike Enjeksiyon yerinin proksimaline Her 5 dakikada bir (min. 3 dakika) gevşetilir 30 dakika süreyle
AnafilaksiVolüm kaybıVasküler permeabilite artışıintravasküler volüm (10 dk.da %50 !) Endojen katekolamin Anjiotensin sistemiGENELLİKLE YETERSİZIV SIVI REPLASMANI !
AnafilaksiKan basıncının idamesiHipotansiyonVazopressör tedaviYetersizAdrenalin+Sıvı replasmanı
AnafilaksiBeta-2 agonistlerAdrenaline rağmen vizing varsa: Salbutamol nebül 2.5 mg + 1.5-2 ml SF Nebülizasyon devamlı ya da 4 saatte birAminofilin: Adrenalin ve beta-2 agonistlere cevap yok Özellikle Beta blokör kullanan hastalar 6 mg/kg yükleme dozu - 20 dakikada 0.5-1 mg / kg / saat sürekli infüzyon Serum düzeyi Yükleme dozundan 2 saat sonra Her 24 saatte bir
Anafilaksi Kortikosteroidler Anafilaksi tedavisinde yeri çok sonra Akut dönemde tedaviye katkısı yok Ağır anafilaksilerde Kortikosteroid tedavisi altında olan hastalarda Geç faz reaksiyonlar Bifazik ya da multifazik anafilaktik ataklar En sık metilprednizolon Erişkin : 0.5-1 mg / kg / İV Çocuk : 1 mg / kg Hafif olgularda oral prednizolon Dozlar gerekirse 6 saatte bir tekrar
Anafilaksi Beta blokör kullanan hastalar Standart tedavi uygulamalarına direnç refrakter hipotansiyon bradikardi semptomların sık nüksetmesi Atropin: bradikardi (+), inotropik aktivite (-) 10 dakikada bir 0.3-0.5 mg İM ya da SC Toplam doz 2 mgGlukagon: Pozitif inotropik ve kronotropik etki İnotropik etki oluştururken kalp kasında aşırı uyarılabilirliğe neden olmaz İnotropik etkisi katekolaminlerden bağımsız 1-5 mg İV bolus 5-15 mikrogr/dk infüzyon (klinik cevaba göre) Kardiyotonik etki 1-5 dk içinde, 5-15 dk.da maksimum
Tüm tedavilere rağmen ! . . . Kardiyopulmoner resüssitasyon İleri destek tedaviler
Anafilaksi Tedavi sonrası takip Hafif reaksiyonlarda 2 saat gözlem Ağır anafilaksilerde Hospitalizasyon Bifazik anafilaksi, geç reaksiyonlar En az 24 saat Hasta taburcu edilirken 5-7 gün süreyle oral antihistamin gerekiyorsa oral kortikosteroidKorunma:Nedene spesifik önlemler: Gıda anafilaksisi İlaç anafilaksisi Arı anafilaksi Radyokontrast madde reaksiyonu IgA eksikliği Lateks anafilaksisi Egzersize bağlı anafilaksi Deri testleri
Adrenalin otoenjektörü (EpiPen® )
Özetle anaflaksi Doktorların çoğu hastalıkta düşünme, araştırma ve sonra karar verme gibi bir şansları varken, anafilakside hiçbir hekimin böyle bir şansı yoktur. Hızlı ve doğru müdahale hayat kurtarıcı olduğu gibi, gecikilmiş, hatalı ya da eksik müdahaleler hastanın hayatını kaybetmesine neden olabilir. Enjeksiyon yapılan her ortamda anafilaksi tedavisi yapılabilecek gerekli ilaç ve malzemeleri bulundurmak zorundadırlar.
Tip 1 Aşırı Duyarlılık ReaksiyonuSpesifik İmmuno Terapi (SİT) DuyarsızlaştırmaUygulandığı durumlar: Hasta 4-50 yaş arası olacak İmmün yetmezlik, malinitesi olmayacak Allerji gıda ve ilaç allerjisi dışında olacak Hedef organ deriden farklı olacakYanıt alınamayan haller: Hasta için uygun allerjen seçilmemiştir. Etkili allerjen dozuna ulaşılamamıştır Süre yetersizdir Başka bir allerjene hassasiyet gelişmiştir. Hasta genetik olarak SİT’e yanıt vermiyordur.
Tip II Aşırı Duyarlılık ReaksiyonuSitotoksik reaksiyon
Tip II Aşırı Duyarlılık Reaksiyonu(Sitotoksik reaksiyon) Eritrosit, trombosit, diğer hücre ve dokuların yüzeylerindeki antijenlere karşı oluşmuş antikorların oluşturduğu reaksiyondur. Antijenler soluble veya unsoluble (yüzeye bağlı) olabilir Sitotoksik reaksiyon normalde mikroorganizma ve parazitlere karşı oluşan immun yanıttır. Doku hasarı geliştiğinde Tip II ADR meydana gelmektedir.
Tip II Aşırı Duyarlılık Reaksiyonu(Sitotoksik reaksiyon) Spesifik doku antijenine antikor bağlanması Antikor bağımlı bir reaksiyondur.Tip II Aşırı Duyarlılık Reaksiyonunun üç tipi vardır:1. Antikora bağımlı kompleman aracılı sitotoksisite2. Antikor bağımlı hücresel sitotoksisite3. Antireseptör antikor aracılı hücresel disfonksiyon
Antikora bağımlı kompleman aracılı sitotoksisite Ag - Ab birleşmesi C1q’yu aktive eder “membran atak protein” hücre lizisi Ag-Ab C3b’yi aktive eder IgG ve IgM antikorları rol oynar Yanlış kan tranfüzyonu Yenidoğanın hemolitik anemisi (Rh uyuşmazlığı anne Rh (-), bebek Rh (+) Goodpasture sendromu Pemfigus vulgaris Otoimmun hemolitik anemi Sıcak antikor (IgG) Soğuk antikor (IgM) İlaçların indüklediği İlaç eritrosit yüzeyine bağlanır İlaç-Ab eritrosit yüzeyine bağlanır İlaç Th’ı stimüle eder self toleransı kırar Coombs testi İndirekt Coombs Annede Ab varlığı Direkt Coombs Ag’ye bağlı Ab varlığı (bebek veya hastada)
Tip III Aşırı Duyarlılık Reaksiyonu
Tip III Aşırı Duyarlılık Reaksiyonu İmmün kompleksler bazen damar duvarında birikerek doku hasarı yapabilir. Patoloji: Ödem, inflamasyon, efüzyon, fibrinöz eksüda Klinik: deri döküntüleri, endokardit, vaskülit, serözit, sinovit, dermatit, artrit, glomerulonefrit vs.İmmün komplekslerin yol açtığı olaylar Kompleman sistemi aktivasyonu vaskülit Nötrofil ve makrofajların aktivasyonu TNFα ve IL-1salınımı Bazofil ve trombositlerden vazoaktif amin salınımını arttırır
Tip III Aşırı Duyarlılık Reaksiyonu 1- Serum hastalığı Hayvandan elde edilen tetanoz ve difteri antiserumları gibi yabancı proteinler tedavi amacı ile insanlara ilk verildiğinde her hangi bir şey olmaz (anaflaksi hariç) Ancak aynı antijen 8-15 gün sonra tekrar verilirse ateş, ürtiker ve eklem ağrısı ile karakterize bir klinik tablo meydana gelir. Klinik: Ateş, Lenfadenopati, Deri döküntüleri Artralji Serum C3 ve C4 seviyesi düşer Dokuda nekroz olmaz
Tip III Aşırı Duyarlılık Reaksiyonu 2- Arthus reaksiyonu Antijen ile antikor birleşip kompleman ile bağlanıp küçük kan damarları çevresine nötrofilleri çeker, fagositoz yapılırken salınan lizozomal enzimler doku hasarına ve damar içi tromboza yol açar, ödem ve nekroz gelişir. Yüksek düzeyde antikor gerekir. Antijen-Antikor parçalanıp yok edildikten sonra olay gerilerDeney: Duyarlanmış dermise antijen verilirse, önceden oluşmuş antikorlar ile birleşirvaskülit trombüs hemoraji fokal iskemik nekroz gelişir
Tip III Aşırı Duyarlılık Reaksiyonuİmmun kompleks ile ilişkili hastalıklar Persistan enfeksiyonlar sonucu dokularda birikme lepra, sıtma, viral hepatit Otoimmun kastalıklar SLE, Romatoid artrit Antijenik madde inhalasyonu Çiftçi Akciğeri, güvercin yetiştiricisi Akciğeri (Tip IV ???)İmmün komplekslerin pozitif olduğu hastalıklar Vaskülit Romatoid artrit SLE Sjögren İnfeksiyonlar Glomerülonefrit vb…
SLE’ da malar “butterfly” rash.
Sklerodermada sklerodaktili(kalsinosis, Reynauld fenomeni, Ösofegeal dismotilite, Telenjektaziler)
Sklerodermada “cheilitis” Riboflavin eksikliğine bağlıdır
Tip IV Aşırı Duyarlılık Reaksiyonu(Geç tip Aşırı Duyarlılık Reaksiyonu)
Tip IV Aşırı Duyarlılık Reaksiyonu(Geç tip Aşırı Duyarlılık Reaksiyonu) Etkin hücreler: T lenfositleri 2 tiptir1. Geç tip:CD4+ T lenfositler ile 2. Hücresel sitotoksisite:CD8+ T lenfositler ileGeç tip ADR reaksiyon fazları Tanıma fazı Langerhans hücreleri Aktivasyon fazı IL-2, IFNγ, TNF Effektör faz İnflamasyon
Tip IV Aşırı duyarlılık reaksiyonu1.CD4+ lenfositler ile Reaksiyon 12-48 saatte başlayıp, 3-4. günde belirginleşir Hücre içi mikroorganizmaların savunmasında temeldir Deri testleri (Tüberkülin) tümör immünitesi ve hücresel greft atılımında etkili
Tip IV Aşırı duyarlılık reaksiyonu1.CD8+ lenfositler ile Spesifik antijen, MHC I aracılığı ile CD8+ lenfositleri tarafından tanınır CD8+ lenfositlerden perforin gibi sitotoksik maddeler salınır ve hedef hücre membranında hasarı meydana gelir Hepatit ve neoplasmlarda, bu reaksiyon olmaktadır
Tip IV Aşırı duyarlılık reaksiyonu Geç tip ADR Hücresel immunitenin bir formudur. Duyarlanmış T hücreleri antijen ile tekrar karşılaştığında sitokin sekresyonuyla yanıt verir. İlk üç tip ADR’larından en önemli farkı reaksiyonunun ortaya çıkış süresinin daha uzun olmasıdır T hücre nakli ile kişiden kişiye aktarılabilir.
Tüberkülin tipi ADR Suda eriyen antijenlere karşı oluşur. PPD deri içine verildikten 24 saat sonra başlar 48-72 saat sonra gelişir. Enjeksiyon yerinde şişlik, sertlik oluşur. Toplanan hücrelerin %50’si lenfosit,%50’si mononükleerdir.
Kontakt dermatit Allerjenle temas eden bölgede egzamatöz bir lezyon gelişir. Neden: Haptenler Hapten 1 kD’dan daha küçük moleküllerdir. Deriden penetre olurlar, normal vücut proteinleri ile birleşerek antijenik özellik kazanırlar (10-14 gün). T hücreleri aktive olur. Makrofajlardan IL-1, TNF salınır. Epidermise hücre akımı olur
Kontakt dermatit Allerjenle temasta mast hücre degranülasyonu olur. İkinci reaksiyon 30 dakika içinde gelişir. Olay 48-72 saat hapten-proteinin parçalanması ile gerileyip, düzelir. Haptenler kimyasallar, ilaçlar, kozmetikler, metaller, bitkisel maddeler
Granülomatöz hipersensitivite Ortamda makrofajlarca kolay sindirilemeyen antijenlerin sürekli bulunduğu hallerde: Lepra, Tüberküloz gelişir. Makrofajlar içindeki partikül veya mikroorganizmaların yok edilememesi sonucu oluşur. Makrofajlar epiteloid hücrelere dönüşür. Bunlar birleşerek çok çekirdekli dev hücreler haline gelirler. Kronik gecikmiş tip ADR gelişir O bölgede doku nekrozu ve yaygın fibrozis gözlenir. Tbc’de kazeifikasyon nekrozu oluşur. Mantar ve paraziter infeksiyonlarda da görülebilir. 2-3 hafta sonra ortaya çıkar.
Kavite oluşumuAlveollerde eksuda
Böbrekte kalsifikasyonlarDalakda büyüme “splenomegali”ve eksuda odakları