Sıra | DOSYA ADI | Format | Bağlantı |
---|---|---|---|
01. | Türk Halk Edebiyatı - Halk Edebi̇yati Meti̇nleri̇ni̇ Okurken Karşilaşilan Sikintilar | pptx | Sunumu İndir |
Transkript
TÜRK HALK EDEBİYATI ONUR ŞİMŞEKOĞLU 190553057 TÜRKÇE ÖĞRETMENLİĞİ-2
HALK EDEBİYATI METİNLERİNİ OKURKEN KARŞILAŞILAN SIKINTILAR • Halk edebiyatının iki ana damarı vardır. Bunların birincisi sözlü kültür, ikincisi de yazılı kültürdür. Sözgelimi; Muhyiddîn Abdal Dîvânı (Durbilmez 1998) yazılı kültür ve sözlü kültür kaynaklarından beslenerek oluşturulmuştur. Dîvân’da yer alan şiirleri Osmanlı- Türk harflerinden Lâtin harflerine aktarırken, tenkitli basımı yapılan ilmî eserlerde uygulanıla gelen, telâffuzu esas alan ve “fonetik transkripsiyon” adı verilen çevriyazı sistemi kullanıldı. Bu çevriyazı sistemi kullanılırken, İsmail Ünver’in “Çevriyazıda Yazım Birliği Üzerine Öneriler” (1993) adlı makalesindeki önerilerine birkaç husus dışında- dikkat edildi. Ayrıca Zeynep Korkmaz’ın “Eski Osmanlı Kaynaklarının Yayınında Transkripsiyonla Đlgili Değerlendirmeler” (1979), İsmail Ünver’in “Arap Harfli Türkçe Metinlerin Çevirisinde Karşılaşılan Yanlışlar” (1992), Osman Horata’nın “Klâsik Edebiyatımıza Âit Metinlerin Neşrinde Karşılaşılan İmlâ İle İlgili Bazı Problemler” (1992), Tunca Kortantamer’in “Genç Edebiyat Araştırmacısının Yanlışları” (1993) başlıklı yazılarında ve Orhan Şaik Gökyay’ın Destursuz Bağa Girenler (1982) kitabında verilen bilgiler de göz önünde bulunduruldu.
• Halk edebiyatının yazılı kaynakları arasında birinci sırada cönkler yer alır. “[Genellikle] Aşağıdan yukarıya veya sağdan sola, soldan sağa açılan, halk arasında ‘dana dili’, ‘sığır dili’ olarak bilinen, içerisinde halk ve divan şiirinin dışında, masal, efsane, halk hikâyesi, sihir, takvim, ebced hesabıyla tarih düşürme mısraları olan, halk hekimliği, halk baytarlığı gibi hususları bünyesinde bulunduran bir antolojidir.” (Alptekin 1987: 227). Gökyay’ın da belirttiği gibi; “Halk, gezici halk şairlerinin uğraklarında söyledikleri türküleri, koşmaları, destanları, fıkraları, hattâ hikâyeleri, çok kez aklında tutabildiği kadarıyla, eksik ya da yanlış, kâğıda geçirmiş; maniler, bilmecelerle doldurmuş; kendi hayatıyla ilgili ve kendince gerekli birtakım hastalıkların, türlü yollardan tedavilerini, reçeteleri, duaları, büyüleri, tılsımları, özel hayatına ait notları ve daha nice benzerlerini ve benzemezlerini bu kâğıtlara yazmıştır. Böylece sayısız ve birbirlerinden çok farklı cönkler meydana gelmiştir”
• İyi bir Osmanlıca bilgisine sahip olma, cönklerdeki / el yazması metinlerdeki halkbilimi / halk edebiyatı metinlerini doğru okumaya yetmez. Bunun birkaç sebebi vardır: • 1. Halk edebiyatı metinlerinin yer aldığı kaynaklar genellikle fazla tahsili olmayan kişiler tarafından oluşturuldukları için bu metinlerin imlâsında tutarsızlıklar görülmektedir. Halk edebiyatı metinlerini cönklere kaydedenlerin tahsil seviyeleri genellikle düşüktür. Bu sebeple imlâ kurallarına uymakta sıkıntı çekmektedirler. Aynı kelimenin yazımında, aynı metin içinde bile, birden farklı imlâ karşımıza çıkar. Sözgelimi; “Deyiş” kelimesinin bile aynı cönkte dört ayrı biçimde yazıldığı tespit edilmiştir
• 2. Halk edebiyatı metinlerinin yer aldığı yazılı kaynaklar da çoğunlukla sözlü kaynaklara dayanır. Sözlü kültür ortamlarında doğmaca söylenen şiirler /anlatılan halk anlatılarını hızlı bir şekilde kaydetmek zorunda kalan derlemeci- yazıcılar aceleyle yazdıkları için imlâya dikkat edemezler. Ayrıca bunların genellikle fazla tahsilli olmadıklarını da göz önüne alırsak, imlâ konusundaki tutarsızlıkların boyutunu anlamak kolaylaşacaktır. Bir taraftan dinlerken, bir taraftan da icra ortamındaki tabiîlik içinde metni kaydetmek hayli zorlaşmaktadır. Metni kaydedenin dalgınlıkları yanında, sanatını icra eden sanatçının veya sözlü kaynağın dalgınlıkları ve hafıza yanılmaları da metnin önemli değişikliklere uğramasına sebep olmaktadır. Sözlü kaynaklardan derlenen metinlerde karşımıza çıkan çeşitlenme, uyarlanabilme, benimsenme, vs. gibi özellikler yazılı kaynaklarda da karşımıza çıkmaktadır. Aynı metnin bir çeşitlenmesi Develili Seyranî adına kaydedilmişken, bakıyoruz ki 17. yüzyıl halk şairlerinden Kazak Abdal ve 16. yüzyıl halk şairlerinden Muhyiddîn Abdal adlarına da kayıtlıdır (Durbilmez 1998: 50-51). Burada şahsî imlâ tercihinden öte, metni ilk oluşturanın kimliği bile tartışmalı hâle gelmektedir.
• 3. Özellikle ciltsiz cönklerin çoğu zaman içinde yıpranmıştır. Nemli ortamlarda kaldığı için, yazılarının bir kısmı okunamayan, yapraklarından bir kısmı koparılmış, yırtılmış, cönkler vardır. Böyle kaynaklarda imlâ tutarsızlıklarından da öte, metne eksiksiz ulaşabilme imkânı bile yoktur. Çünkü imlâ tutarsızlıkları hangi boyutta olursa olsun, araştırıcının bir süre çalışıp imlâya âşina olmaya başlamasıyla birlikte, metne ulaşması mümkünken, belirtilen durumlarda metne ulaşmak da neredeyse imkânsız olacaktır. Bu durumda, aynı metnin çeşitlenmeleri başka kaynaklarda da mevcutsa eksik yerler oralardan tamamlanabilecektir. Sözgelimi; Tameşvarlı Gâzi Âşık Hasan’ın “Budin Türküsü” yakın zamana kadar kaynaklarda beş bentli geçerken bir cönkte altı bentli olarak kaydedilmiştir
• 4. Cönklerde / El yazması metinlerde yer alan mahallî kelimeleri bilmeden metni doğru okumak da mümkün değildir. Ne kadar Osmanlıca bilirseniz bilin, mahallî kültüre yabancı iseniz, mahallî bir kelimeyi Arapça, Farsça olduğu zannıyla yanlış okuma veya hiç okuyamama durumuyla karşılaşırsınız. Bazı Arapça ve Farsça kelimelerin de mahallî özellikler kazanarak değiştiğini ve yazılı kaynaklara da böyle geçtiğini görebiliriz. Bazı mahallî kelimeler de Arapça ve/ veya Farsça karşılıklarıyla birlikte kullanılabilmektedir. Sözgelimi; halkbilimi ile ilgili önemli eserlerden biri olan Revnak-ı Bôstân’da “ak yel” (güneyden esen yel, lodos), “beşe” (Şubat ayı, hamsin), “bozaglık” (daha önce sürülmemiş ham yer), “döymek” (dayanmak, bozulmadan durmak), “kanırtmac” (fide), “tagar” (fide dikilmek üzere kap içerisinde hazırlanmış toprak) gibi sözcükler geçmektedir
• 5. Halkbilimi / halk edebiyatı ürünlerinin yer aldığı kaynaklarda, sözlü kaynaklardan sözlü kültür ortamında yazıya aktarılan metinlerde çeşitli kısaltmalar yapıldığı da görülür. Cöngü oluşturan kişi öncelikle bu metni kendisi okumak için yazdığı için bu kısaltmaları kolaylıkla anlayacaktır. Fakat araştırıcı bu kısaltmaları çözmekte zorlanabilmektedir. Zaman kazanmak maksadıyla yapılan bu kısaltmalar dışında, özellikle Bektaşî ve Hurufî şairlerin eserlerinde görülen simgeleşmiş kısaltmalar, yeterli donanımı olmayan araştırıcıları sıkıntıya düşürmektedir. Sözgelimi; Muhyiddîn Abdal Dîvânı’nında dörtlüklerden kurulu bir şiirin dördüncü dizeleri yerine ], ه ,س ve R harfleri yazılıdır. Burada bir kelime mi yazılıdır, yoksa bunlar dizeyi oluşturan kelimelerin baş harfleri midir? Metni okumaya başlayan kişi bunu hemen çözemeyebilir. Metne aşina olduktan sonra bu dört harfin “Bîst ü heşt ü sî vü dü” (28, 32) dizesini oluşturduğu anlaşılacaktır. Cönkler / cönklerdeki metinler “temmet” (tamamlandı) kelimesiyle bittiği gibi ك , ab ile de bitebilir. Bu kısaltmalardan ك” görüldü”, ab “yazıldı” anlamlarına gelebilir
• 6. Bir imlâ özelliği olmaktan uzak belki ama bazı cönklerde bazı parçalar, bütün harfleri bitişik olmak üzere tek bir kelime gibi yazılmıştır. Sözgelimi; “Gamın aşkıyla kılmak tehammül hey saçı Leylâ / Felek mülkine gelmiş mi senin gibi melek-sîmâ” beyti bir cönkte bütün harfler bitişik olmak üzere tek bir kelime gibi yazılmıştır (Gökyay 1984: 124). Cönklerden birinde, halk arasındaki bir inanca uyularak rakib kelimesi ters yazılmıştır. Bununla âşık kişi, rakibi için “boynu devrilsin” demek istemektedir: “Levnî sabâ getürdü rakibin vefatını/ Sanki tâk-ı çerha dokundu külâhımız” (Gökyay 1984: 129). /sevinçten külâhını göğe fırlatmış/
• 7. Cönklerin çoğunda yaprak numarasının olmaması da araştırıcı için sıkıntılı bir durumdur. Araştırıcı, cöngün sayfalarına numara vererek aldığı metnin kaynağını gösterme yoluna gidebilir. Cönklerin içinde boş yapraklar bulunabilmesi, bazı sayfaların da yırtılmış olması gibi durumlarla karşılaşmak da mümkündür
SONUÇ • Klâsik Türk edebiyatı metinlerinin imlâsında karşılaşılan sıkıntıların hepsi aynen halk edebiyatı metinlerinde de karşımıza çıkar. Bunların dışında, halkbilimi/ halk edebiyatı metinlerinin oluşma, icrâ ve yazıya aktarma bağlamlarından ve bu bağlamlarda metinleri kaydedenlerin tahsillerinin yetersizliğinden kaynaklanan sıkıntılar da vardır. Metinleri okuyanların donanım eksikliklerinden kaynaklanan sıkıntılar da mevcuttur. Halkbilimi/ halk edebiyatı metinlerinin yer aldığı cönkler ve el yazması metinlerin yapılarından kaynaklanan sıkıntılar ile bu metinleri yazanların özelliklerinden kaynaklanan sıkıntıların çözümü konusunda yapılacak fazla bir şey olmasa da, metin neşirlerinde, genel kabul gören bir çevriyazı sistemi oluşturmak ve imlâ birliği sağlamak mümkündür. Bunun için de Klâsik Türk edebiyatı, halk edebiyatı ve Türk dili alanlarında çalışan bilim adamlarının bir araya gelerek imlâ konusunda ortak bir karara varmaları gerekmektedir.
BAYRAM DURBİLMEZ INTERNATİONAL PERİODİCAL FOR THE LANGUAGES, LİTERATURE AND HİSTORY OF TURKİSH OR TURKİC VOLUME 3/6 FALL 2008 KAYNAKÇA