Sıra | DOSYA ADI | Format | Bağlantı |
---|---|---|---|
01. | Edebi̇yat Ve Toplum - Acimak Romani Üzeri̇ne Bi̇r Tahli̇l Denemesi̇ | pptx | Sunumu İndir |
Transkript
EDEBİYAT VE TOPLUM KONU: ACIMAK ROMANI ÜZERİNE BİR TAHLİL DENEMESİ “An Analysis Essay About the Novel of ‘Acımak’” Mehmet KAYGANA Hazırlayan: Şerife Demircan No: 180553072
I. GİRİŞ “Mütareke yıllarında yazı hayatına başlayan Reşat Nuri, Batı Edebiyatı’ndan öğrenilmiş bir roman ve tiyatro tekniği ile çeşitli hayat sahnelerini, Türk insanının sosyolojik ve psikolojik vaziyetini, Türkiye coğrafyasını edebi esere mekân yaparak işler. Ondaki insan sevgisi ve hoşgörü, olayların hicve ve sosyal tenkide ulaşması beklenen yönlerini, memleket manzaralarını, yumuşak bir üslupta göstermeye hizmet eder. Bunun için de Reşat Nuri’yi, ideolojik bir cereyana bağlamadan memleket edebiyatı vücuda getiren bir yazar olarak düşünmek yerinde olur.
Onda sanatın gayesi, en müspet manasıyla insandır; eserlerinde insanların cıvıl cıvıl kaynaşması hissedilir. Nankörlüğün karşısında fazilet, gösterişin karşısında tevazu, kıskançlığın karşısında hoşgörü ile bize, kendi insanımızı sevmeyi öğretmiştir.
Türk Edebiyatı’nın, Anadolu coğrafyası ve insanını böyle bir mizaç aracılığıyla tanımaya başlaması bir şanstır. Türk köylüsü, Reşat Nuri’nin kalemiyle kendi tabiî realitesi içerisinde sevimli çehresiyle edebî eserin bünyesine girer… Onun romanları her ne kadar hissî ve fikrî olmak üzere iki gruba ayrılırsa da, acıma ve sevme duyguları bu eserlerin tamamını birbirinden ayrılmaz bir bütün haline getirir.” (Aktaş 1988:219)
Osmanlı’nın son dönemlerini yaşayan bir aydın olarak Reşat Nuri, Cumhuriyet’le birlikte bir devlet ideolojisi şeklini alan sosyal ve iktisadî değişimi desteklemiş, bunu yer yer eserlerine de yansıtmıştır. Vazifeleri sayesinde Anadolu’ya ve onun problemlerine vâkıf olan yazar, kimi zaman söz konusu problemlerin kaynaklarını eski ve yeniyi kıyaslamak yoluyla okuyucuya aktarmıştır. Onun bu realist gözlemci yanı eserlerindeki Anadolu’ya -insanı, kültürü ve problemleriyle bir bütün olarak-inandırıcılık katmıştır.
Cemiyet içindeki konumu ile kişisel duruşu, hayalleri ile dış dünyanın gerçekliği, duyguları ile mantığı arasında yaşadığı çelişkiler nedeniyle her zaman trajik olanı barındıran insanların hikâyesi diyebileceğimiz Acımak, yazarın sekizinci romanı olup 1928 yılında yayınlanmıştır.
II. ACIMAK ROMANININ TAHLİLİ II. a. Olay örgüsü Romanın ilk olay halkası Mebus Şerif Halil Bey ile Maarif Müdürü Tevfik Hayri Bey’in konuşmaları ile başlar ve Zehra’nın hasta babasını görmek üzere İstanbul’a doğru yola çıkışı ile sona erer. Mebus Şerif Ali Bey ile Maarif Müdürü arasındaki konuşma, aralarında yaşanan fikrî çatışma sonucu merak unsurunun henüz romana dâhil olmayan Zehra üzerinde odaklanmasını sağlar. Zehra’nın babasının hastalık haberine kayıtsız kalışı onunla Maarif Müdürü ve Tevfik Hayri arasında bir çatışma doğurur.
Söz konusu çatışmada Zehra kişisel olanı; Maarif Müdürü ve Tevfik Hayri ise genel ahlâk kuralları doğrultusunda davrandıklarından sosyal olanı temsil ederler.
Romanın ikinci olay halkası Zehra’nın İstanbul’a gitmek üzere trene binişi ile başlar ve onun İstanbul’da babasına ait hatıra defterini okumaya başlamasıyla son bulur. Seyahat sırasında yaşlı kadının anlattıkları Zehra’nın şuuraltını uyandırır ve onu geçmişine doğru bir yolculuğa çıkarır. Böylece Zehra’nın, çocukluk ve ilk gençlik yıllarında yaşadıkları okuyucuya aktarılır. İkinci olay halkasında yaşanan çatışma Zehra ve sevdikleri ile babası Mürşid Efendi arasındadır.
Söz konusu çatışmada Zehra, annesi, ninesi, kız kardeşi, Mesadet Hanım ve Necip Bey, masumiyet, iyilik, temizlik, şefkat vb. tüm güzel huyların temsilcisiyken; Mürşid Efendi bütün bunların zıddı olarak kötülüğü, bencilliği ve olumsuzluğu temsil eder. Bu çatışma Zehra’nın kişilik ve davranışlarının psikolojik arka planını net olarak ortaya koyması açısından oldukça önemlidir.
Eserin üçüncü ve dördüncü olay halkaları Mürşid Efendi’nin hatıra defterinde anlatılanlardan oluşur. Üçüncü olay halkası Mürşid Efendi’nin mülkiyeden mezun oluşu ile başlar ve Diyarbakır’dan İstanbul’a tayininin çıkışı ile son bulur. Bu olay halkasında ilk çatışma Mürşid Efendi ile amirleri ve diğer memurlar arasında yaşanır. Çatışma diğer memurların kişisel çıkarlarını ülke menfaatlerinin üstünde tutmasından kaynaklanır.
Mürşid Efendi’nin amirleri ile yaşadığı çatışmalar aşırı bürokrasi, yolsuzluk, adam kayırma üzerinedir. Bütün bu çatışmalar Mürşid Efendi’nin kişiliğinin bir ürünü olan ve iç dünyasında başlayıp yaşamına yansıyan hayal- hakikat çatışması etrafında verilmiştir. Romanın son olay halkası Mürşid Efendi’nin İstanbul’a tayin isteme kararıyla başlar. Ailesi hakkındaki gerçekleri öğrenmesi ve öğrendiklerinin bundan sonraki hayatını bambaşka bir mecraya sürüklemesiyle devam eder.
Aile ve iş hayatında yaşadığı olumsuzluklar nedeniyle Zehra’nın babasından nefret etmesine sebep olan olayların, Mürşid Efendi’nin bakış açısından tekrar okuyucunun dikkatine sunulması teknik açıdan dikkat çekicidir. Eser, Zehra’nın babası hakkındaki düşüncelerinin değişmesi ile son bulur.
II. b.Tema Esere adını veren ‘acımak’ duygusu aynı zamanda onun tematik yapısının da merkezinde yer alır. Acımanın insanın duygusal yönüne işaret eden bir sembol olarak okunabileceği düşüncesindeyiz. Bu açıdan bakıldığında yaşamlarında duyguları ile mantıkları arasında bir denge kuramayan insanların romanıdır Acımak. Acımak romanı, insanın duygu ve mantık yönlerindeki eksiklikleri ortaya koyarak bu ikisi arasında gözetilmesi gereken dengenin –edebî eserin söylenmeyeni olarak- vurgulandığı bir eserdir.
Söz konusu ana tema eserin iki merkezî karakteri tarafından temsil edilir: Mürşid Efendi ve Zehra. Mürşid Efendi, insanın duygu yönünü; Zehra ise mantık yönünü temsil eder. Eserde ana tema etrafında şekillenen diğer temler bürokrasinin neden olduğu olumsuzluklar, devlet işleyişinde yaşanan aksaklıklar, Anadolu’nun ve Anadolu insanının ihmal edilmişliği, eğitimde yaşanan problemler, ahlakî bozukluklar ve bunun aileye yansımaları olarak sıralanabilir.
Bürokrasinin neden olduğu olumsuzluklar Mürşid Efendi’nin yaşadıkları yoluyla aktarılır. Bulunduğu kazanın su sorunu çözmek için özveriyle çalışan Mürşid Efendi, yasal işlemleri tam olarak yerine getirmediğinden dolayı iftiraya uğrar ve sürgün edilir : “ Para bittikçe kasabanın zenginlerine koşuyor, dilenci gibi iane veya borç istiyordum. Bir gün yine amelelerle beraber toz toprak içinde çalışıyordum. Bir araba ile gayet temiz giyinmiş iki efendi geldi. Bunlar, mülkiye müfettişleriydi.
Bana hemen işten el çektirdiler ve istintaka başladılar. Günahım bir değil, çoktu. Vilayetten kati talimat almadan işe girmiştim. Münakasalar, usul dâhilinde olmamıştı. Gayr-i kanunî olarak fazladan fazla para nakletmiştim… Ahaliyi tazyik ederek para almıştım. Bazı suistimallere sebebiyet vermiştim, ilah, ilah… Mamafih, müfettişler çok anlayışlı ve insan adamlardı. İsteseler beni ebedî olarak devlet hizmetinden çıkarttırırlar, mahkemeye verirlerdi.” ( s. 79)
Anadolu’nun ve Anadolu insanının ihmal edilmişliği eserdeki bir diğer yan temadır. Mürşid Efendi’nin bazı arkadaşları Anadolu’ya tayin istememektedirler. Çünkü Anadolu, İstanbul’a kıyasla her yönüyle geri kalmıştır.
Anadolu’da insanlar suların kirli oluşu nedeniyle ölmektedir, güvenlik ise yok denecek düzeydedir. Mürşid Efendi’nin defterine not düştüğü şu cümleler oldukça etkileyicidir: “Bir defa mutaassıp bir kazada beni taşla öldürüyorlardı. Bir kere Van yolunda milliyetperver diye Ermenilerin su-i kastına uğradım. Bir kere bir memleketten bir memlekete giderken eşkıya tarafından soyuldum. Bir kere uçuruma yuvarlandım, hayvanım öldü.” (s. 85)
II. c. Zaman Reşat Nuri, bütün romanlarının konusunu kendi zamanından almış ve devrinin meselelerine değinmiştir. Romanda olaylar üç-dört günlük bir süre içinde gelişir. Ancak Mürşid Efendi’nin hatıra defteri yaklaşık otuz beş yıllık bir geri dönüş sağlar ve bu da anlatıma genişlik katar. Eserde zaman atlamaları ‘döneli on sene oldu’ (s. 116) gibi ifadelerle verilmiştir.
II. d. Mekân Eserde anlatılan olayların geçtiği ilk mekân Maarif Müdürü’nün odasıdır. Ancak burası ile ilgili ayrıntı verilmemiştir. Mekânla ilgili ilk ayrıntı Zehra’nın görev yaptığı okulla ilgilidir. Mekân ve insan arasındaki psikolojik alâkayı yansıtması açısından okul bahçesi için söylenenler ilginçtir: “- Şu ağaçlara bakınız, dedi, Zehra Hanım’ın ruhunu ve çocuklara verdiği terbiyenin cinsini göstermek için bunlardan iyi misal olamaz... Bahçede ne kadar sakat, cılız, çarpık ağaç varsa budamıştır. Bütün sıhhatini kuvvetli ve güzel olanlara sarf etmiştir; onların asker taburları gibi intizamla saf saf dizilmesine çalışmıştır.
Sivri tepeleri kestirir; fazla dalları budar, hâsılı, hepsini birbirine benzetir. Birinin ötekinden büyük ve başka türlü olmasına tahammül edemez. İnsan, şu bahçeyi adeta bir fabrikadan çıkmış zannedecek...” ( s. 16) Yine mekân insan ilişkisini Mürşid Efendi’nin cenazesinin bulunduğu Eyüp’teki fakir evde de görmek mümkündür. Romanda esas olarak coğrafî çevreden ziyade insan muhitleri anlatılmıştır. Pek fazla mekân tasviri yapılmaz. Ancak hatıra defterinde anlatılan olayların geçtiği çevre çok geniştir. Bu bölümlerde Anadolu bir mekân olarak kullanılmıştır.
II. e. Dil ve Üslûp Reşat Nuri Güntekin’in geniş kitlelerce uzun yıllar boyunca okunuyor oluşunun en önemli sebebi sahip olduğu üslûbudur. Eserde birinci ve ikinci bölümler hâkim bakış açısıyla ve üçüncü tekil kişi tarafından aktarılır. Hatıra defteri ise ben anlatıcı tarafından nakledilir. Son bölümde tekrar hâkim bakış açısına dönülmüş ve Zehra ile ilgili gelişmeler üçüncü kişi ağzından verilmiştir.
III. SONUÇ Acımak, her ne kadar iki taşra memurunun kişisel ve meslekî yaşantılarını konu edinse de aslında bu konu vasıtasıyla insanî bir olgunun: Duygusal ve mantıksal yönlerinin uyumu ile bir bütün oluşturabilecek olan insanın söz konusu iki yönden herhangi birinin öne çıkışıyla yaşam dengesini ve bütünlüğünü yitireceği ve ideal bir hayat sürdüremeyeceği fikrinin ifadesidir. Romanda dikkat çeken bir başka husus da tek yönlü bakış açısına karşı alınan tavırdır. Duygu ve düşünce dünyasında yakalanması gereken bir dengeyi vurgulayan eserde, tek yönlü bakış açısı söz konusu dengeye ulaşamamış kişilerde dikkat çeker.
KAYNAKÇA Kaygana, Mehmet (2006), Acımak Romanı Üzerine Bir Tahlil Denemesi, Sosyal Bilimler Dergisi, 8 (1).